Lavinya Dergisi
GERÇEĞİ SEVMEKSevgiler hayallerle karışmış çokça. Hayal kurmak güzel olsa da insanlar birbirinin hayaline daha çok inanıyor gerçeğinden. Hayallerde kurulan muazzam sevgilinin gerçekte olmadığını görünce hayal kırıklığı başlıyor. Aslında tüm sevgiler gerçeğinden çok hayaline inanıldığı için kayboluyor. İnsan tüm beklentilerini bir kişide toplayıp o kişiye özellikler atıyor, istediğine göre şekillendiriyor. Gerçeklerdeyse beklenildiğinden daha farklı belki de bambaşka bir insan görünüyor. Sevgi yitirilmiyor aslında sadece sevmek bilinmiyor. Bir insan sadece kendi olduğu için sevilmiyor. Hep daha fazlası aranıyor. Hislerin bile karıştığı bu çağda sevmek anlamsızlaşıyor, hızlı tüketiliyor ve mükemmelliyetçi kaygılara esir oluyor. Sevmek sevdiğin insana anlamlar yüklemek değil ondaki anlamları keşfedebilmekte gizli. Belki de sevdiklerinin anlatmadığı gözlerinden okunan bir şeylerde… Sevmek gerçeği ve gizliyi, kurduklarında değil sevilenin özünde gizli. İnsan insanın özünü mü sevmeli? Hiçbir beklentiye girmeden gerçeği olduğu gibi fark ettiğinde mi yaşanıyor tüm içten sevmeler? Birine yanlış anlam yüklemek kadar üzücü, hayal bir insan yaratmak içinden. Gerçeğini sevmeli beklentiye girmeden, fütursuzca ve içten… Ona ait farklılıkları görünce sever aslında insan, her beklediği gerçekleştiğinde sıkılır nihayetinde. Keşfederek sevmek, sevginin özünü görebilmek. Ondaki farkla sendeki fark birleşince farklılıklardan yeniden doğabilmek. “Sevgi” aslında hem benzemek hem de fark yaratabilmek.