Lavinya Dergisi
DEĞDİ Mİ GÖKÇE DÜNYA İÇİN ÖLDÜĞÜNEYedi hüsn vakti sana geldim, Dağlarında menekşe toplamaya, Gözlerinde yonca dermeye. Bitmedi mi hâlâ felekle söyleşmen? Seni sevdim bu mahidevranda, Sana açtım hüviyetimi. Bitmedi mi hâlâ felekle söyleşmen? Söğütün ortasında Karacahisardır şimdi sevdiğim. Bilmedi devran bilmedi yüreğin derdim. Soğuk bir suyun içmeye geldim. Kovma gönül kapından kovma, Son nefesimde sana erdim. Bu kırk kapılı alemde koştum da koştum, Bir rüyaymış gördüğüm bu kıtlık çağında, Yüreğim yokluğuna erdiğinde sevdim. Yol yormuş, gün doğmuş, Kaç vezir geçmiş ülkenden, Kaç hükümdar geçmiş sofrandan, Hangi hüküm gecesi bulurum seni? Hangi yüzüne baktığım askerde görürüm seni? Bu enstantaneler çağı susar elbet. Zamanım çark eder İbrahime. Var olmadı ne hüsn ne aşk senden önce. Hangi ruha değmişse sözlerin, Değdi mi Gökçe dünya için öldüğüne? Ey Gökçe, Leyla’nı ne hallere soktun. Şehrazat’ı kaç gecede kaybettin, Ey Gökçe, Elif dedim durdum Vakti zamanında Aslımı unuttum Kaç sevdanın sabahında sana göründüm Sezmedin sabahın seherini Sezmedin Ey Gökçe Yedi hüsn vakti sana geldim, Dağlarında menekşe toplamaya, Gözlerinde yonca dermeye. Bitmedi mi hâlâ felekle söyleşmen? Kınında durmakta kanayan yaram. Seni sevdim bu mahidevranda. Sana güldüm şafak söktüğünde, Yedi aşk vakti senden gittiğimi sandım. Yarım gün sekiz saat, 1952, Değdi mi Gökçe dünya için öldüğüne? Değdi mi Gökçe gönlünü bin parçaya böldüğüne?