Lavinya Dergisi

İSTANBULA GÖÇ TRENLERİ
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

Dudaklarımı büyücülerin sihirli kelimelerine yapıştırıyorum Biraz tılsım gerek Biraz da mantık katli Hangi tımarhane duvarından silebilirsin ki bir delinin parmak izini? Düşlerin gömleği mi? O zaten arkadan iliklenmişti Zihnin fısıltısı düşerken kulaklara Sanrılarımın şehrine yolculuk başlayacak, trenle gidilecek, evet. Lokomotifin sesiyle kalkar çünkü düşünceler Kalkar dedim ama… Sen bunu denizin buharlaşması gibi düşünebilirsin istersen Ya da bir çaydanlık dumanının kuru havaya düz bir çizgi çeker gibi uçuşu Düdüklü çaydanlık da var biliyorsun bunu. Bak, onun sesi bile trenin sesine benziyor. Belleğimin içinde sanırım bir düdük durmadan ötüyor. Büyücü, büyüle şu vakti. Dudaklarımı kazı, yaşanmış ve yaşanacak olanın sihrinden. Sonra, ruhu düdüklerle buğulansın bedenin Korkma, söyle sihirli sözcükleri ve başlasın gözlerimde panayır Bir cambaz ip çeksin yüreğime ve düşmeden yürüyebilsin Ya da bırakalım bu kez düşsün. Burada her şey olağan ve aslında her şey olanaksız nasıl olsa. İstanbul’a gitsin aklım. Aklım gitsin tımarhane duvarlarına ve bir parmak izi olsun sırtımdaki yük İstanbul’a kızıl demişler duydum. Bu olmaz. İstanbul’u kızıla boyayamıyorum bunda zorlandım. Neden kızılmış! Buna sitem etmem gereken bir yola düşer ayaklarım. Oradan sonra İstanbul’un kızlarına sataşır dilimi yakan bu keskin tuzlu öfke. Kızların saçları değerken Galatadan denize Makas atarım köprülere. Ulaşamadığım yerde, imkansızlaşmalı tüm kadınlar Yine de şanslı olan kız kulesi olur. Tanık tutulacak efsaneleri ve rivayetleri var sevmek meselesine Martıları, yüzlerce yıllık hikayenin neresinde? Gördüler, duydular, biliyorlar ama Acı, durdurabilir mi simite göç edişlerini Durduramam ben de namütenahi düşlerimi. Tanık tutarım ancak İstanbul biletlerimi. Bir ses duydum içimden fışkırırcasına Ardından tırmalarcasına kulaklarımı Düdük sesi… Demirin demir üzerinde harekete başlama sesi Çocukça taklit etmek istersen… Anladın sen. (çuf çuf işte.) Hızlanıyor git gide Ve yine sana varıyor. Bu bir büyüleniş olmalı ışık selinin; her şeye rağmen, bana rağmen, bizi biz yapamamasına rağmen, sana rağmen iki yaka dimdik duruşuna. Deliler siliyor duvardan kendi yüklerini ve sen, izlemelisin beni… Tüm benliğimle bir şehir oluyor tımarhane duvarlarım İstanbul’u maviye boyuyor parmaklarım. Mavileştikçe o şehir, bir lanet doğuyor düşlerime Seni düşlerinden silemiyor delirse de aklım.