Lavinya Dergisi

DUVAR
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Kimileri der ki: “Gerçek sevgi ve çöldeki su eş değerdir.” Zordur bulmak ikisini de... Sonra kana kana içmek ve kendine itiraf etmek durumu. Vaha, vefa, serap, tutku... Yok ki aşkın bir hududu! Yıllar mı? Yollar mı tüketir dünü? Nefes aldırmaz sıkar boğazını kuşku? Sahi yoruldum dediğin gün, bugün mü? Mayamıza katılan türlü huyu. Sevmek mi zor? Söylemek mi o duyguyu? Ne çok kullanılır ah: "Gözlerimden anlayabilirsin." sözcüğü... Ya anlamak yerine duymak istiyorsam, hiç düşündün mü? Bulmaca çözmeyi beceremedim yıllarca. Puzzle desen bekleyemem sabırlıca! Neyleyim cümleleri sesi yoksa! Gönül almadıysa, içimi kıpırdatmadıysa, hayal kurdurmadıysa. Tutmayayım elleri nedensiz boynuma dolanmadıysa, sıkı sıkı sarmadıysa! Saklambaç mı oynuyoruz? Yoksa kalbin kara kutu mu? Sonsuz bir yolculuk mu bu? Oysa bendeki sadece bir aşk ruhu! Öyle şiirler de beklemedim sayfalarca dolu dolu. Ya da serenat, penceremde güller sahil boyu. Prenses değilim, sarayım yok. Gelme elinde kılıçla, kurma ordular, olma soylu. Ne dağları del, ne estir yel. Fısıldama, konuş selvi boylu. Bülbül'ün güle seslenişi gibi olmasa da namen, beklentim sadece yürekten bir kaç kelimen. "Biliyorsun işte." diyorsun da! Bilmek başka, duymak başka korkusuzca. Başımı koymak omzuna bir ömür boyu. Bağır, söyle, haykır, bıktır duymaktan! Değil mi yarına uyanacağımızın garantisi yoktur. Her sürpriz beklenir hayattan! Yıldım susan şu taştan, topraktan! İstersen alıntı da yapayım beynime kazıdığım o kitaptan. Bak Turgut Uyar'ın o sevdiğim dizeleri gelir kulağıma, yakından uzaktan: "Gizlenen, gösterilmeyen, hissettirilmeyen sevginin zerre kıymeti yok gözümde. Bu duvar da beni çok seviyor olabilir, bilemem..." Yoksa ne farkın kalır duvardan?