Lavinya Dergisi

DEVRİÂLEM
Gülşah DEMİRCİ

“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”

Issız bir çölün ortasında kendini zerrelere bölüp Sarı sıcağın üzerine çöktüğü bir simyacıydım. Sevgiydi insanın aradığı felsefe taşı Dokunduğu her kalbi dönüştüren… Ben de sevgiyle topladım kendimi o kumlardan… Ve bir kumul gibi büyüdüm her gün öğrenerek Hem eğemez artık, rüzgârın okşadığı bir başı Kalbini ezip geçen Yarı filizî, yarı neftî bir ormanın içinde kendini dallara asıp Bir yaprağın üzerinde ışıldayan bir su damlasıydım Işıktı insanın inanmak istediği sihir Değdiği her yeri renklere boyayan… Ben de ışıkla topladım kendimi o ağaçlardan Ve bir gül gibi açtım her gün anlayarak Hem solmaz artık, gökkuşağının damladığı iksir Karanlığı yok eder Çölü geçtim ben, ormanı geçtim Kendimi bulmak için yine kendimden geçtim Sevgiyi aldım yanıma, ışığı aldım Önüme dikilen dağları teker teker aşıp Bazen yel değirmenleriyle savaşıp Yollara düşen bir derviş gibi kalbimi tavaf ediyorum Ve şimdi göğsümde köpük köpük kabaran bir deniz Dudaklarımda havaya karışan keyifli bir türkü On beş yaşında değilim ben Sevgili Jules Verne Geç olsa da kendi gemimin kaptanıyım Denizler altında fersah fersah Seksen gün değil, yol bir ömür sürer Dümenim kalbimdir, yelkenler fora!