Lavinya Dergisi
YASEMİN KOKUSUYaz sabahı, hafif bir meltem, yine hayaller ve mavi düşler eşlik eder ruhuma. Burnuma gelen o tanıdık koku karşısında yalnızım. Oysa aylara aylar eklemiştim. Takvim yapraklarını koparmamıştım duvardan. Belki zamanı durdurmak isteyişimdendi çabam. Baharda kalalım demiştim, her bir hücreme. Belki de daima bekleyen taraf olduğumdan! Yaz akşamı, kıyımdı ne de olsa. Deniz dalgası, köpükler, balıklar, pembe panjurlu ev, aşk! Tam isabet! Aynadaki ben, gel de itiraf et. Burnuma gelen bu tanıdık koku karşısında hissizim. Bana seni eklemiştim. Tek bir çiçeğini koparamamıştım duvardan. Ne sandığımın aksine zaman durdu. Geldi acıtan yaz ve bahar da beni unuttu! Yaz gecesi, fonda eski şarkılar. Bu şehir, o bahçe, yakamozlu hece. İnanmak mı? İnanmamak mı geçmişe? Burnuma gelen şu tanıdık koku karşısında suskunum. Ne de olsa ilk "Merhaba" sözcüğüne eşlik edenlerim. Gözlerimi alamamıştım duvardan. Bilmem belki de gençlik heyecanından. Mahcubiyetten ya da umuttan. Geçti. Umudum da yitti, duygularımda. Yine sıcak, yaklaştı gün, ah sene-i devriye. Gözümün yaşı, kanadı kirpik ucum! Yaz mevsimi, mazinin sesi. Buruk tatlar bırakır dilimin ucunda. Burnuma gelen buram buram tanıdık koku karşısında küskünüm. Karalar da bağlasam, durmadan da uyusam geçmiyor mevsim!... Sonbahar umarım bu yıl biraz erken gelir. Anıları yaza bağlamak değil benim seçimim. Zihnim her sıcak günde bir yaşanmışlık belirtir. Hepsi taze gibi önüme serpilir. Çiçek dökülse, sararsa, hatırlatmasa, böyle kokmasa... Belki, ışık, yeniden. Sahi Yasemin kokusunun hükmü ne zaman yitirilir?