Lavinya Dergisi

ÖZLENEN
Gülşen SARIGÖL

"Yazdığın her harf,yazabildiğin her kelam ölümün elinden kurtardığın serçe kuşudur ve serçe telaşlı değilse öldü demektir"...diyerek kalemini kağıtla buluşturmuş milyonlarca insandan sadece bir tanesiyim...

Hal dilim kalbine sirayet etmiş olacak ki birden sordu: - Özledin mi?... İçim özlemlerin en özeli ile yanıp kavrulurken nedense tuhaf geldi bu soru. Beklemiyordum... - "Özledim diyemem" dedim sonra, özledim desem, fiilin sonundaki geçmiş zaman eki yük olur omuzlarıma, haksızlık ederim yüreğime... -"Özlüyorum" deyiverdim sonra. Her daim özlüyorum. -"Bir şehir için oldukça şatafatlı bir özlem cümlesi bu, insan insanı böyle özlemiyor" dedi . İçim derinliklerine seslendi sonra: Nasıl özlemez insan insanı? Bir şehri kalbe oturtan sevginin sebebi yine o şehirdeki insan değil de nedir? Taşına toprağına değil o taşa o toprağa değen ayağadır özlem. Havasına suyuna değil; o havayı soluyup, o suyu yudumlayanadır hasret... Naçizane kalbim de Şehri Konya'ya tutkun bir parça. Konya'yı şehirlerin tacı eyleyen o iki insana. Konya'yı güneş misali aydınlatan Şems'e... Şems 'e hem yar hem yâr olmuş Mevlana 'ya. Az çok hepimizin aşina olduğu Mevlana'mızın şehridir Konya ve yine onun yoluna güneş olan hocasıdır Şems. İlahi aşk ile kurulan muhabbetleri şöyle dursun, insanın insana nasıl insanca muhabbet duyacağının en nadide örnekleridir onlar. Özlemiyle Mevlana'yı yakıp kül eden Şems, o özlem ile onu insan kılmıştır adeta. Çünkü insanı en çok hasret yakın eder birbirine. Vuslat ateşi söndürür, mühim olan hasretle, vuslatı düşünmeden yanabilmektir. Uzaktan uzağa büyüyü bozmadan sevebilmek bir insanı; eşsiz kılacaktır o insanın nefes aldığı şehri, adımladığı yolu, içtiği suyu, soluduğu havayı. İşte böyle eşsiz kılmış onları gözden uzak gönüle yakın eden mesafeler. Mevlana'nın " Hamdım, piştim, yandım" sözünün anlamıdır Şems. Şems' ten önce ham, Şems ile pişmiş, Şems'i yitirdikten sonra yanmış bir Mevlana. İşte böyle ham insanı pişirecek bir Şems, bir güneş, bir dost gerek bize. O insanın özlemi ile gönlümüze düşmüş bir şehir gerek hepimize. O zaman çiçek açıyor dünyanın kirli toprakları, o zaman sevinç içinde göç ediyor gökyüzünün kuşları. İnsan geldiğin dünyadan insan gitmek ise niyetin dost varlığından ziyade yokluğunu sev bir insanın. Sonra gönlün yavaş yavaş öyle bir sevecek ki o insana ait olan her şeyi; pasif izleyici konumunda kalbini seyretmek kalacak sana. Öyle bir yeşerecek ki kurak yerlerin, özledikçe daha çok özleyeceksin, kavuşmak korkutacak seni. Seni insan kılan özlemi bırakıp, vuslata niyet etmeye cesaret edemeyeceksin. Ahh o vakit ne güzeldir özlenen, ahh ne özeldir özleyen.