Lavinya Dergisi
AYRILIK MESELESİBen zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?
Buralar yabancı, buralar eksik, buralar yalnız... Giderken her şeyi alıp giden insan, gittiği yere bu kadar kalabalık gitmeyi nasıl başarır diye merak ettim hep. Aylarca sorularımın ardı arkası kesilmedi. Bir muhatabı olmasa dahi dönüp dolaşıp kendime sordum, kendim cevapladım hepsini. Ve anladım ki hayat, aslında gitmekten ibaretmiş. Kalabildiğin kadar sabırlı, gidebildiğin kadar cesaretliymişsin burada. Sabrımın çok olduğundan mı yoksa cesaretimin hiç olmayışından mı bilinmez, ben gitmeyi hiç başaramadım ömrüm boyunca. Hep kalan oldum, hep arkadan bakan, hep ama hep... Hani adettendir gidenin arkasından su dökülür ya, ben hep dökülen suyun kabı oldum. Gözyaşlarım su oldu aktı, gidenler bilmese de ben toprağı hep gözyaşımla suladım. Gözyaşımla dönmelerini bekledim. Veyahut bekledim de denmez? Çünkü beklemek, geleceğini bildiğin şeyler varsa doğru ve mantıklıdır. Oysa hangimizin gidenleri geleceğini söyleyip de gitti? Ben söyleyeyim, hiçbiri... Gitmeyi bu kadar kafasına koymuş insan, gideceği yerde yapacaklarını da çoktan düşünmüş, çoktan kararını vermiştir. Gelmek ütopik bir düşüncedir ve kalanın kendini avutması için sancılı ve umutlu bir düşüncedir sadece. Gitmeye cesaret eden insanların da kazancıdır yanlarında götürdükleri. Kalanla arasındaki sevgiyse eğer sevgiyi götürür, güvense güveni, mutluluksa mutluluğu. Kalana yalnız acı ve hüzün dolu zaman ve hatıralar... O yüzdendir belki de gidenin elinde valiz, gönlü dolu. Kalanın ise eli boş, gönlü talan... Ve her şeyin anlamını yitirdiği o son veda cümleleri aslında birer hançer darbesidir kalana. Gidenin tesellisi bir buruk tebessüm, kalanın tesellisi bir avuç gözyaşı... Giden tebessümünde hisseder geçmişi, kalan gözyaşında. Mevsimler tebessümü de siler yüzden, gözyaşını da. Buralar hep kurak kalır senden sonra, hep eksik, hep yabancı... Çünkü mevsimler yalnızca görüneni değiştirir, içimi asla...