Lavinya Dergisi

NIETZSCHELER DE AĞLAR
Gülşah DEMİRCİ

“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”

İnsan kalbini açtığında, gerçekten ama gerçekten zihnin o karmaşık oyunlarından arınık, tüm şeffaflığıyla açtığında; bir yandan kalbini açtığının karşısında çok çıplak kaldığı için bu korkunç bir zayıflık olarak atfedilir. Çünkü kalbini açanın, karşı tarafa kendini alt edebileceği çok önemli bir koz verdiği düşünülür, bu yanlış değildir ama bir yandan da kalbini açanın kendini bir başkasının yanında bu kadar çıplak bırakabilme cesaretini gösterirken aslında ne kadar büyük bir güç sergilediği gerçeği de unutulmamalıdır. Bu çoğu tarafından zayıfça görünen ama içerisinde muazzam bir kudreti barındıran kalp açma eylemini gerçek anlamıyla idrak edebilmek için yine zihinle değil, kalple yaklaşmak gerekir. Ancak ortak paydada, eşit şeffaflıkta bir kalp, diğer kalbi anlayabilir. Gerçekten ama gerçekten kalbinizin içini gösterebilmek ümidiyle debelendiğinizde bunu gerçekten ama gerçekten görebilme ve anlayabilme isteği içerisinde olan biri de size kalbiyle kucak açacaktır. Bir kalbi görme ve anlama isteğinden uzak biriyse, belki önce görmüş gibi yapacak ve sonrasında gördüğü sanrılarla yüzleşemeyerek korkakça kaçacaktır. Belki de o peşinden sürüklendiği güç algısıyla, kendini zayıflığa sürüklediğine inanan kalbine kör kalmayı seçmiştir. Asıl zayıflık, kalbini taşıyamamaktır. Böyle bir durumda en büyük ihaneti kendi kalbine yapan birinin başkasının kalbine sadakati sorgulanmalıdır, değil mi? İşin içine kalp girdiyse o kalbi, ancak aynı dili konuşarak anlayabilirsiniz. Kalpten kalbe konuşulan bir dil vardır gerçekten ve o dil; çarpık egolardan, korkak zihinlerden arınıktır. Eğer bu kalp şeffaflığını zayıflık olarak atfedenlerdenseniz, kalbinize istediğiniz zaman açıp istediğiniz zaman kapatabileceğiniz bir cihaz gibi davranarak ona büyük bir haksızlık ediyorsunuz demektir. Zihin, satrancı sever, güç yarışları içinde çatışmalarla üstünlüğünü kabul ettirmeye bayılır. Kalbin zemini ise siyah-beyaz karelerden oluşan bir satranç tahtası değildir. O incecik bir tüy gibi hafif olmanızı isteyen mayınlı bir alandır. Tüm o güç tutkunu zihninizi de kendinize ekstradan yük edinip o zeminde yürümeye kalkarsanız, yanlış bir hamlenizde kendiniz de dahil her şeyi havaya uçurursunuz. Kalbe hâlâ inanıyorsanız - kalbin cesaretine, kalbin zaferlerine belki de - çıkarıp atın kalbinize zorla giydirmeye çalıştığınız maskelerinizi. Kalbin yüzü maske tutmaz. Tabii şeffaflığıyla gelen bir kalbe o şeffaflıkta karşılık vermeye niyetliyseniz… Kalbinizi gerçekten görebilen bir kalbe yaslanın… Ve bugün içinizden geldiği gibi ağlayın, üzerinizde biriken kirleri akıtın. Nietzscheler de ağlar, unutmayın! Tüm şeffaflığıyla… İyi ki… İyi ki… Not: Bugünü kalplere sahip çıkma günü ilan ettim. Kalp hisseder. Kalbimle konuşan kalbinizden öperim. https://www.youtube.com/watch?v=hnLI1vROvtg