Lavinya Dergisi

VAZGEÇİŞ
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

“Her tercih bir vazgeçiştir.” demiş Jean Paul Sartre. Peki birinden vazgeçince ne olur? Onunla ilgili tüm hayallerini geride bırakırsın bir kere. Ondan olan bütün beklentilerin de atılır bir kenara ve bu ruhunu hafifletir. Seni bir nevi özgür kılar. Artık o kişiyle olan tüm bağların koptuğu için başka olasılıklara açık hale gelirsin. Bu vazgeçiş seni yeni başlangıçlara götürür, belki de hiç vazgeçmek zorunda kalmayacağın ilişkilere. Bu arada vazgeçişin aynı zamanda karşındakini de özgürleştiriyor o kişi o an farkına varmasa da. Seni mutlu etmek için uğraşmak zorunda kalmıyor, beklentilerini karşılamak ya da beklentilerinin yarattığı basıncı hissetmek zorunda kalmıyor. O da yeni kapılar yeni olasılıklar açıyor kendine. Peki ne zaman vazgeçeriz birinden? Sanırım ben o kişi ile ilgili umudumu yitirdiğimde geçiyorum o kişiden. Bekliyorum olmuyor ama bayağı bir bekliyorum. Bir süre sonra sabır da bitiyor ve dolayısıyla umutlar da. Ve vazgeçiş başlıyor. Bir de “Bu kişi/ilişki bana iyi geliyor mu?” sorusu vazgeçmenin önemli bir ölçütü oluyor. İyi gelmiyorsa her neyse yaşanan, tatmin etmiyorsa artık bitme vakti gelmiş demektir. “Vazgeç gönül” diyorsun o anda. “Vazgeç sesini duyan yok, seni anlayan yok” aynı o ünlü şarkıdaki gibi. Cemal Süreyya’nın aşağıdaki dizilerindeki gibi hissediyorsan sen çoktan vazgeçmişsin demektir: Baktım sana kızgın değilim Kırgın değilim Dargın değilim Kısacası artık Ben sana hiçbir şey değilim.