Lavinya Dergisi

LEYLA...
Mehmet YILDIRIM

Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?

Hür bir kuş gibi gökyüzünde, Süzülürken bir akşamüstü, Tüylerimin rüzgara teslim oluşu gibi, Gönlümün de sana meyli olduğunu, Haykırarak taşa, toprağa, Bu köyden gidiyorum Leyla, Gençliğimin şu deli taylar gibi, Koşturarak geçtiği köyden, Su taşıdığım değirmenden, Koyun güttüğüm tepelerinden, dağlarından, Bu köyden gidiyorum Leyla, Kışın soba kenarında ısındığım, Yazın penceresini kapatmadığım, Baharda bahçesinde uyuduğum evimden, Bu köyden gidiyorum Leyla, İs kokan kabanımdan, Altı yırtık ayakkabımdan, Yalnızlığıma sırdaş can kuşlarımdan, Vazgeçerek, Bu köyden gidiyorum Leyla, Yıllarca sessizliğe büründüğüm, Elin dilinde sakız olmuş gönlümü, Bir de sana yazdığım mektupları, Ardımda bırakarak, Bu köyden gidiyorum Leyla, İstesem de ayıramam seni yanımdan, Toprağa teslim ettiğim bedenindir, Sen hep benim gönlümde, Mezar taşında yazan ismindir sadece, Ruhunu da alarak ruhumun yanına, Bu köyden gidiyorum Leyla, Hatıralar sızlatırmış insanın burnunu, Sabah uyandığından başlar, Akşam gözlerini kapatana kadar sürermiş sancısı, Koyununu kuzusunu güttüm de bu köyün, Sana olan özlemimi güdemedim dağında taşında, Sızlayan burnumun sancısıyla, Bu köyden gidiyorum Leyla, Yollar bizimdir gayrı durmadan gidilen, İçimde varlığın, Elimde fotoğrafların, Azığım sinemde sakladığım hatıran, Kabanım hafızama işlemiş sesin, Bize yol mu dayanır böyle Leylam, Hayrını da şerrini de bıraktığım, İnsanına küstüğüm, Acılarımı gömdüğüm, Bu köyden gidiyorum Leyla...