Lavinya Dergisi

ÖYLECE BİR YOL
Gülşen SARIGÖL

"Yazdığın her harf,yazabildiğin her kelam ölümün elinden kurtardığın serçe kuşudur ve serçe telaşlı değilse öldü demektir"...diyerek kalemini kağıtla buluşturmuş milyonlarca insandan sadece bir tanesiyim...

Dudakları buz kesmişti sanki. Kayıptı dilindeki tüm harfler. Yokluğu kucaklamış gibiydi sözcükler. Dilsizdi, dudaksızdı... Varlığı içinde nasıl da yoktu... Hal dili ne çok şey anlatıyordu böyle... Bir yokluktan bahsediyor gibiydi. Gözleri kocaman olmuş lakin pek de görüyor gibi değildi... Sesi acı içinde, boğazından konuşuyordu adeta... Bir kaç saniyelik bu betimlemeden sonra yavaşça sordu karşısındaki bir çift göz: Ne oldu? "Kaybettik..."deyiverdi... Sadece kaybettik, demişti ama belliydi kaybedilen, belliydi nasıl kaybolduğu... Bunun adına ölüm diyordu insanlar. İster Müslüman olsun ister Yahudi, Hristiyan yahut Musevi... hepsi için kabul görmüş bir olguydu bu ölüm... "Dün" adı verilen zaman diliminde, bugün olmayanların adıydı ölü... Ve bugün içinde kahkahalar atılan neşe dolu her ev, yarın kuru kalabalığa ev sahipliği yapacak birer "ölü eviydi"... Bugün teyze, amca, hala, abi, abla, anne, evlat dediklerimiz; yarın "cenaze" adını alıveriyordu. Ne hızlı bir geçişti bu böyle...Sanki sadece bir duvar ötesi gibi yakın... Öte yandan yeni bir gezegeni keşfe çıkacak kadar uzak... Ama öyle gerçek ki bu ölüm denen şey, öyle acı bir gerçek ki; yakıyor kül ediyordu insanı... Küllerimiz birer birer alışmak hamuru ile yoğruluyordu sonra. İçimizi yakan o ateş her geçen gün soğuyordu bir parça. Giden gidiyordu ve kalan alışmalar ışığında yol alıyordu gitmelere doğru... Bu dünya hepimiz için öylece bir geçiş ey dost! Geçişi güzel olanın menzili de güzel olur...Gel el ele güzel geçelim bu köprüden, bu duraktan. Bizden geriye bir" iyi "kalsın...Bizden geriye iyi bir iz kalsın. İnsan doğduk, insan ölelim. İşte o zaman hakkını vermiş oluruz bu yaşamın. Birbirimizi yok ederek değil birbirimizle el ele vererek yürünür bu yol. Yolun da, yoldaşın da, yolculuğun da seni insan kılsın ey okur. İşte o vakit ne hoştur bu ölüm sana...