Lavinya Dergisi

UÇMAYAN KOKULAR DOLADI BOYNUNA ZAMAN
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

Şafak sökene kadar yazmalısın. - burada - Hislerini büyüttüğün kundağa gelmiş oturmuşsun O zaman korkma, kımıldasın dudakların. Aralasın geceyi harflerin sesi. Ve kelimeler katışsın cümlelere, şimdi. Adına yaşanmışlık dediğin, boynunda ekose desenli bir atkı. Çıkar onu anından. Taşıyabilseydik eğer, tüm pazartesiler, cumartesi dolardı inan. Omuzların ve omurun bükülürken toprağa yükünün ağırlığından, Geçmiş olana ağıt yakmak, daha da dumana boğar dağlarını Büküldükçe belin itmez yer seni göklere Eline geçmez haklı zaferlerin tebessümü Takdir edilmez çünkü, ölü zamanı yaşatma dürtüsü. Yaz o zaman. Kalemini titretmesin aklından tutup sarsan ‘-dı'lı an. -Biliyorsun sen de, aslında yok o atkı- Belki de hiç olmadı. Kanıtlayabilir misin, yoksa şahit tutacak bir kare fotoğraf. Hepsi, tümü, her şey... Senin uydurman. Ellerinin arasına alıp onu kokladığını anımsıyorum Odunsu ve kekremsi bir koku, biraz... biraz da kakulemsi… Senin ise ellerinde şefkat melekleri barınır, atkıyı sarıp avcuna, ısıtırken kalbini Biraz... biraz da vefa… Girdikse sızlamasına burun direklerinin hadi bahsedelim. Sevmezsin aslında acıklı kokuları. Yok o atkı! İnkar mı? Külliyen inkar... Yine de çekeceksek içimize, soluduğumuz çiçekler ilkbahar kokmalı. Bu devirde bahsetmek ayıp oluyor sevgiden ama İnsanın insanı sevmesi değil midir ki buram buram üzerine siner. Retro ve paslı. Kağıtlar gerçekleri yazarken çelik zırh gibi olsa da Kurşun kalemle de kazınır; anlatabildiğin kadar bir kokunun tadı. Aynı mı hazzı? Sanmam. Aynı kalmaz çünkü hiçbir şey. Var olan her sokağın, yarım asırda bir yeniden doğması gibidir anı. Sanıyorlar ki yeni bir isimle doğduğunda geçmiş silinecek. Ondan mıdır bilmem. Bugün ‘karanfil sokak' dediğin, yarın ‘sardunya sokak’ oluyor. Oysa ne kadar farklıdır ikisi birbirinden. Peki ya anlamı? Çiçeklerin anlamları oluyormuş. Öyle ise her şeye rağmen bu atkı nergis kokmalı. - Korkma uçan sözcüklerinin mirası, baki kalacaktır boynunda. - Yok desek de, Kabul etmesek de her devinimin sona erdiği yerden yenisi başlar. İster seversin, ister sevmezsin. O senin. ‘Yoksun’ diyerek, ilmek ilmek büyüttün onu. Toprağın bataklığa, bataklığın hayatına karıştı. Direndikçe sesini baltaladı, hatıra… Güldürebilseydi eğer; güneş doğabilir, kurutabilirdi çamurunu. Güldürmediyse eğer; bu yaşadığın: toprağa isyan, toprağa savaş, toprağına nefret tohumu.