Lavinya Dergisi
İNCELİKLER ÜZERİNE BİR YAŞAM“Ah, kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya.” Gülten Akın 1933 yılında Yozgat’ta doğmuştur. İlk şiiri Çin Masalı, Nisan 1951’de Son Haber gazetesinde yayınlanmıştır. Henüz 18 yaşındayken kaleme aldığı, pek sözü edilmeyen bu şiiri kitaplarına almadı. Kitaplarına aldığı ilk şiiri, 1952 yılında Ankara Hukuk Fakültesi’nde öğrenciyken Mülkiye dergisinde yayımlandı. Gülten Akın, Cemal Süreya, Sezai Karakoç ve Ece Ayhan ile aynı dönemde Ankara Üniversitesinde öğrenci olmuştur. Gülten Akın'ın şiirleri daha sonra Hisar, Varlık, Yeditepe, Türk Dili gibi dergilerde yayınlandı. İlk şiirlerinin konusu daha çok doğa, aşk, ayrılık, özlem iken, ilerleyen dönemlerde daha toplumsal sorunların ağır bastığı görüldü. 1980 öncesinde halkın yaşadıkları, onun da hayatına ve şiirine yansıdı. Daha sonraki şiirlerinde toplumsal sorunlara yöneldi. Gezip gördüğü yerlerden aldığı esinle zenginleşen ve coşkulu bir insan sevgisiyle yoğrulan şiiri, toplumsal sorunları, yaşam ve halk ilişkisini öne çıkardı. Şiirleri pek çok dile çevrildi ve kırktan fazla şiiri bestelendi. Bestelenen şiirlerinden biri, Sezen Aksu'nun 1993 tarihli albümüne adını veren “Deli Kızın Türküsüdür.” Belki aramızda bu şiiri bilen vardır eğer bilmeyenler var ise dinlemesi tavsiye edilir. 2008’de Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın ölümünden sonra Milliyet gazetesinin yaptığı yaşayan en büyük şair araştırmasında en çok oyu alan Gülten Akın, şiirinde bir doruk noktası olarak nitelenen Beni Sorarsan, 2013’te yayımlandı ve bu kitabı ile Metin Altıok Şiir Ödülü’ne layık görüldü. “Beni sorarsan Kış işte Kalbin elem günleri geldi.” Dizelerindeki incelik beni her zaman mest etmiştir. O güzel kalemi iyi ki tanıdım ve dizelerinde çoğu zaman kendime rastladığımı itiraf etmeliyim doğrusu iyi şair olmak bunu gerektiriyor sanırım. Dizelerindeki duyguyu sadece şair hissetmemeli, bunun yanı sıra okuyucuda hissetmeli çok nadir şeylere kalbimizle bakarız ve okuruz kalbimle okuduğum ve yüreğimde en güzel yere sahip olan inceliklerin şairi bu güzel kadına her zaman minnet ve saygı duyuyorum. Onun dizelerinden çok şey öğrendim, ilk başta onun kadar güzel bakabilmeyi insanlara bir serçeye yaklaşır gibi naif yaklaşmayı öğrendim. Herkes ayrı pencerelerden bakıyor olsa bile, bu hayatta sonsuz saygının ne derece önemli olduğunu aklımdan hiçbir zaman çıkaramadım. İnsan aslında her bir şairde kendine rastlıyordu. Şair bir şiir yazarken kendini anlatmıyordu seni beni ve herkesi anlatıyordu. Çok nadir şiirler vardır okurken kendinizi kaptırır gidersiniz benim kendimi kaptırdığım o eşsiz şiir Gülten Akın’ın “Deli Kızın Türküsü” şiiridir. “Yağmur yağar akasyalar ıslanır Bulutlar uçuşur geceleyin Ben yağmura deli buluta deli Bir büyük oyun yaşamak dediğin Beni ya sevmeli ya öldürmeli.” Eserlerine değinmek istiyorum; Rüzgar Saati, Kestim Kara Saçlarımı, Sığda, Kırmızı Karanfil, Uzak Bir Kıyıda, Sonra İşte Yaşlandım, Sessiz Arka Bahçeler, Ağıt ve Türküler, Kadın Olanın Türküsü vb. Bestelenmiş şiirleri ise; Büyü Yavrum, Siyah Beyaz, Deli Kızın Türküsü, Beni Unutma, Ertuğrul’a Ağıt vb. Kadın Olanın Türküsünden bir alıntı yaparak selam olsun kadınlarımıza, “Selam olsun bizden önce geçene Selam olsun dosta, hasa, çile çekene Selam olsun dayanana, düşene Yüreğim yürektir, bakma gözüm yaşına.” Birçok eserlerini geride bırakarak bizlere 4 Kasım 2015’te bir güz vakti veda etmiştir. Şiirler bir daha böylesine incelik görmedi. Belki yazacak onlarca şiiri vardı söyleyecek onlarca sözü hepsi yarım kaldı. Bazı yarım kalışları insan unutamaz bana göre. Ben Gülten Akın’ın yarım kalmışlığını hiçbir zaman unutamayacağıma eminim. Geride nadide izler bırakarak bu dünyadan gitmenin ne hoş bir güzelliği vardır. Sessizce bir güz vakti en güzel vedasını yaptı. Serçelerin güzelliğine ve göğün mavisine uğurladım onu kendimce. Bıraktığı her bir eseri yaşatmak ve okutmak dileğiyle. Mavilikler içinde uyuması umuduyla. Dünya umarım bir daha böylesine ince bir ruha rastlarsın. Gülten Akın’ı sonsuz saygı ve hasretle anıyorum.