Lavinya Dergisi
ANLADIM...Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?
Doğduğumda atılan ilk tokatın niye atıldığını anladım. Nefes vermek için değil hayata merhaba demem için yediğim ilk tokatın hikayesini yıllar sonra anladım. Çocukken yaralarıma neden üflendiğini anladım. Acıyı hafifletmek için değil de bir daha kimsenin böyle bir şeye dönüp bakmayacağını bilmem gerektiğini anladım. Gençlik yıllarımda atladığım yerlerden atlama diye uyaran annemi anladım. Yere düştüğüm her yükseklik bende bir sancı bırakmış onu anladım. Kırıldığım zamanlarda derdimi geceye, karanlığa, kaleme anlatmam gerektiğini anladım. İnsan insanın zehridir, panzehiri ancak kendi kendine verirsin. Yoksulluğun bu kadar dayatıldığı coğrafya ve toplumda hayal kuranlara ahmak denildiğini anladım. Hayal kurmanın bile lükse kaçtığı bu boğaz düğümleten kelimenin varlığı içimde tarifsiz yaralar açmış, onu da çok geç anladım. İsmimden ve vicdanımdan başka gerçeğim kalmamış. İnsana merhametim, sokakta gördüğüm köpeğe hoşt diyecek cesaretim kalmamış anladım. Yıllardır dolu gördüğüm bardağın yanlış tarafından baktığımı anladım. O bardağın yarısı boş, o çayın yarısı yok, insanın yarısı olmadığı gibi. Onu da anladım. Yıllarca sendelediğim yolların aslında acemisi olduğumu anladım. Yol, yolda olana değil varmak isteyene tuzaklar kurarmış, anladım. Ben saçlarımın döküldüğünü havaya, suya bağlardım. Havanın da suyun da kabahati yokmuş, anladım. Dizindeki yara izinin de kalbindeki sızının da bir sahibi varmış, zamanı gelmeden ortaya çıkmazmış, anladım. Kelimelerle uğraştığımı düşünürken acıyı kaleme anlattığımı da anladım, acının şekil alıp karşımda canlandığını da. Sırtımdan çıkardığım ilk hançerde anladım dostluğu, kalbime saplanan ilk hançerde aşkın niyetini anladığım gibi. Hüznü getirdiğim çiçek tohumlarında, mutluluğu diktiğim kuruyan ağaçlardan anladım. Bunca anladığım arasında bir kendimi anlayamadım bir de geceleri uyku girmeyen gözlerimi. Aşkın da kitabını yazdım ben, ayrılığın da. Daha da hiçbir ateş harlamaz beni...