Lavinya Dergisi
HALA SEVMEK... HEP SEVMEK...En keskin sessizliğini takındı suretim. Üç parmağım bir elimle dokuyorum dilimi kağıda. Daha doğarken üflediler şiiri parmak uçlarıma. Koltuk altımdan tutup iki melek, Yaka paça sürüklerken dünyaya, Kulağıma ‘yaz' dediler, İsmimden önce belledim. Hisliydim kundağında ağlarken hayatın, Ama duyulmadı feryadı sözlerimin. Sonra sessizleştim. Gittikçe hissiz... Gittikçe bedenleştim… Taş olsam, yontsalar beni… Ancak bu kadar darbelenirdi yüreğim, Ve ancak bu kadar şekil verilebilirdi bir bekleyişe. Sabır denen o illet, Geldiğimiz yere dönmekten mi ibaret? Mıh gibi saplandım işte batağına. Nedir ki bizi oyalayan yegane hizmet? Ey müthiş! Ön görülmüş karar neredesin? Azdan az, çoktan çok gidecek! Sana verebileceğim bir kaç kırık umut tebessümüm var bir tek. Gel de uzat bu dünya bataklığına yağlı urganını. Tut, çek, çıkar amacını bulmuşları. Bulmuş olayım ben de. Üç günde sadece sevmeyi yazmışım suç mu? Suçum yok. Babamın emriydi ‘sev'mek, onu da ismim belledim. Yara almışsam bundan, İnan, inan suçum yok benim. Şu suskun ve küskün beden umurumda mı? Ruhumun bağı çözüktür benim. Ömür bir tereddüt ama şüphem yok artık Gökyüzü nefesim olsun ki, Ben aşka tutsak o ruhun kendisiyim. Her şeye rağmen yine severim.