Lavinya Dergisi
GÖLGE“Gün boyu peşimde gezer, güneş tepemizdeyse onu ezer.” Bilmecesine verdiğimiz cevapla girdi hayatımıza belki de. Yürüdük, yürüdü. Koştuk, koştu. Durduk, durdu. Bazen de yalnızlığımızı unutturdu. Kâh sevdik sarmaladık sevimli yanını, kâh sevemedik korktuk karanlık tarafını. Öğrendik, onun “gölge” idi adı. Büyüdük, bıraktık çocukluğumuzla oyun oynamayı. Kalabalıkla ip atlamayı. Bu defa düşen biz olduk tenhalar ardına. Korktuk çıkamadık, daldık, hayatın tekrarlayan nakaratına. Issız limanlara demir attık. Çelme yedik, yuvarlandık, kalktık, yandık ama sahip olamadık bahara. Kış geldi. Üşüdük, kat kat giyindik, ısınamadık. Saklandık, onun “gölge” idi adı. Olgunlaştık sandık, bedenimizi saldık kırlara. Güneşi batırdık, hayal kırıklıklarımızla. Asla ile başlayan cümlelere tutunduk. Kuruduk, kurtlandık, yersiz yurtsuz ayazda uyuduk. Durmadan başa döndük. Karşılıksız aşklarla yıkıldık. Yıldık! Keşke biraz cesarete inansaydık! Acaba! Dedik. Denedik, yapamadık! Mahkûmduk, onun “gölge” idi adı. Güvenmeyi unuttuk, kahkahalarımızı umarsızca boşluğa bırakamadık. Bilge ağaç olmak isterken, fidan kaldık. Sulandık, sel gördük, yıprandık. Yaprak döktük, kan kaybettik. Zamanla büyük adımlar atamadık. Plazalara sığındık. Işıkları kapatınca kimse görmez sandık. Ama hep yanıldık. Barındık, onun “gölge” idi adı. Geriye döndük, bir baktık. Yaptıklarımızla yapamadıklarımızı kıyasladık! Adını yaş alma koyduk pişmanlıklarımızın. “An” kıymetli, içten bir ah ile anladık. Mutluluklarımızı da, mutsuzluklarımızı da attık kırmızı bir teraziye. Kaldırdık kafamızı, göğe baktık. “Bundan böyle…” ile başlayan hayallere inandık. Sıyrıldık o gölgeden. Umutlandık, onun “güneş” idi adı.