Lavinya Dergisi
ÇUKUR...Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?
Düştüm bir kargaşanın ortasına. Ne olursun gözlerinden bir dem ver de, ruhum dinginlik nedir öğrensin. Hayat istemediğim adımlar attırdı hep bana, bir bukle tebessümünden koy şu yarısı boş bardağıma. Koy ki bir adım da isteğimle atayım ileriye. Ömrüm bankın boş tarafında bir şeyleri beklemekle geçiyor hep. Çocuktum büyümeyi bekledim, okula başladım bitirmeyi bekledim, emek verdim başarıyı bekledim ve sen. Çocuktum seni bekledim, delikanlıydım seni bekledim, yaşlandım seni bekliyorum. Yaşlanmak derken mecazi, kimliğe baksanız çakı gibi yirmi dört dersiniz. Ama sadece kimliğe bakarsanız... Düştüm bir kargaşanın ortasına dedim ya hani, aşkta bir kargaşaymış meğerse. İnsanın bir türlü zihninde her şeyi yerli yerince oturtamamasıymış. Kalbinin gümbürtüsünü susturamamasıymış. Aşk bir Çukurmuş en nihayetinde. Çoğumuzun düşmeye meyil ettiği, bazılarımızın düşmekten öylesine kaçtığı. Kaçan kovalanır bizim memlekette, niyeti olana kötü davranılır. Aşk hep kaçanların peşinde götürür gizemini, kirini pasını hep niyeti olanlara akıtır. Sen de aşkla bakan gözlerinle gittin, her ne kadar bana bakmasa da aşkla bakan gözlerinle... Aşkın gizemini de götürdün yanında, heyecanını da, hevesini de. Benim niyetim yalnızca seni sevmekti, sendi. Aşkla işim yoktu benim. Olsaydın da, aşk olmasaydın yanımda. Belki o zaman, O zaman aşk çukuruna düşmemiş olurdum sen diye. Bu çukurda debelendikçe derinleşiyorsun. Bağırdıkça sesin çıkmıyor, tırnaklarınla kazıdıkça toprak örtüyorsun üzerine. Bilemedim bir türlü bu masalın sonunu. Bir vardın bir yoktun oysa. Aşk mıydı bu çukurun sonu yoksa sen mi bilemedim bir türlü, Bilemedim gitti...