Lavinya Dergisi
KIRMIZI ÇİZGİÖylece baktım aynaya. Yüzüme, yanaklarıma, alnıma, en çok da çizgilerime. Yatay, dikey, kısa, uzun yaşanmışlıklarıma. Sayamadım ama dakikalar geçti. Denedim bir adım, bir nefes, hayır ayağa kalkamadım. Hipnotize olamadım. Lakin epey düşünceliyim. Sanırım bu nedenle kederimin içinde, aklımdaki soruların pençesindeyim! Sahi hangi çizgi daha derin? Kader çizgisi mi? El çizgisi mi? Kırmızı çizgi mi? Bir müddet yaralarıma dokunduktan sonra cevap verebildim. Kader benim, el benim. Kabul, sahibiyim yüzümdeki çizgilerin. Şikâyetsiz, seve seve. Lakin kırmızı çizgimi geçmek isteyen isteyene! Pasaport kontrolünde değilim. Henüz tüm dünyayı gezemedim. Yine de bu iki kelimenin, o esnada geçilmemesi gereken sınırı ifade ettiğini iyi bilirim! Hemen yargılayamam! Anlamaya çalışmaya devam ederim. İnsanoğlu seyahatte kurallara uyarda, neden saygı duymaz başka adımlara? Belki ben bir deliyim! Kafama huni takıp gezmekle keyiflenirim. Halimle alay edilmesidir kırmızı çizgim. Siyahı severim. Bilhassa koyu renk seçerim. Ya da sadece çok bilgeyim. Okumakla mükellefim. Kitaplarım sınırımdır, dokunulmasın isterim! Yazarım her bir sayfasını özenle çizerim. Kimseyi samimi bulamayabilirim. Çünkü bu benim. Ama hep haddimi bilirim. Siz de bilin! Yüzümdeki çizgilere bakıp “Yaşlanmışsın!” demeyi öğrendiğiniz gibi, duracağınız yeri de keşfedin! “Kader çizgisi yalnızlık, el çizgisi kısa üstelik.” der halime vahlanırsınız da. “Tüm hayalim yalnızlık.” diyen biri de olabilirim! Böylece en çok geceyi severim. Uzun değil, dolu dolu yaşamayı hedefleyebilirim. Benim dileğim! Hey her şeyi çok bilenler, tanıdınız beni az ve yahut çok itiraf edin. Biraz susmayı öğrenin! Siz, onlar, sen, o. Deneyin, dene! Mutlaka vardır sizin de senin de bir kırmızı çizgin!