Lavinya Dergisi

HAYAT DEDİĞİN
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

İnsanın sevdiği insanı kaybetmesi, ne acı değil mi? Üzerini örttüğünüz insanın üzerine toprak atmak düşüncesi bile insanı ürkütüyor. Günlük hayatta ölümü hep bizden uzak düşünürüz sanki hiç yaşamayacak gibi oysaki hep bir adım ötemizdedir. Bir eve ölüm haberi gelince tek bir kişi ölmüş olmuyor o çatı altındaki bütün insanlar ölüyor. Bedenen var olsalar da aslında ruhları ölüyor zaten bu dünyadaki en kötü şey sevdiklerini kaybetmektir. Bu acıyla insan yaşamayı öğreniyor hiçbir şey eskisi gibi olmuyor tabii, eğer bir anne evladını kaybetmişse o anneye istediğiniz kadar güzellikleri vaat edin. O annenin kalbi çoktan ölür evladının öldüğü gün ve anne hep şunu söyler keşke onun yerine ben ölseydim. Bu lafın bir işe yaramayacağını bilir evladını kaybeden anne acısından feryat figan, onu teselli eden bir cümle var o da bu keşke onun yerine ben ölseydim. Anneler ağlar feryat eder, ama babalar onlar hep içine atar baba sonuçta güçlü olmak zorunda hep derler evin temelini oluşturan babadır. Baba acısına rağmen bu evin temelini sağlam tutmaya çalışır. Bir yanımız yıkılsa bile bir yandan hep güçlü kalmaya çalışıyoruz ne kadar kalabilirsek. Unutmadığım bir anım var hiç aklımdan çıkmaz, derler ölsem unutamam diye benim de tam olarak o. On sekiz yaşındaydım dedemin kanser olduğunu öğrendiğimde günler çok ağır geçmeye başlamıştı bu haberden sonra güçlü olmak durumundaydık elimizden gelen her şeyi var gücümüzle yapmaya devam ediyorduk. Bilmiyorduk sona yaklaştığımızı altı ay olmuştu ve bu geçen süreçte artık dedem sona yaklaşmıştı gün gün gözümün önünde eridi dağ gibi adam artık yitiyordu ve doktor bir gün artık umut yok hazırlıklı olun dedi. Aradan birkaç gün geçti ve babama bir telefon geldi ve o acı haberi öğrendik. Babamın o an ki çaresizliği hiçbir zaman gözümün önünden gitmez anne ve babalar için evlatlarını kaybetmek ne kadar zorsa, evlatlar içinde anne ve babayı kaybetmek zordur. Artık acı haberi kabullenip memlekete doğru yola çıkmıştık. Yol boyunca aklıma hep gelen dedem hep iyileşeceğini umut ederdi o umudu hep var etti içinde yaşadığı müddetçe, son bir dileği vardı ve bana hep şunu derdi: Bir gün iyileşirsem kızım evin çevresine yakın yerlerde gezeceğim ne kadar basit bir dilek değil mi? Nasip olmadı. Ben bir baharı daha karşılıyorum oysaki baharları çok severdim dedemden önce şimdi ne zaman Nisan ayına yaklaşsam içimi hep bir burukluk ve hüzün alır. Dedemin durduğu evde kimse durmuyor artık ve ben oranın caddesinden bile geçemiyorum insan ne kadar yitip giderse gitsin bu dünyadan hep bir yerlerde bir iz bir anı kalıyor. Bir söz vardır: "Biri ölür üzülmezsiniz; sonra sandalyeye asılı hırkasını görürsünüz, o hırkanın duruşu kalbinize oturur." Aslında bütün anlattıklarımı yazarın tek bir sözüyle anlatılmış. Hayat bu kadardı aslında daha fazlası yoktu. Bir kere yakınını kaybetmesin insan o zaman hayatın acı yönünü anlıyor ben bu hayatla on sekiz yaşımda tanıştım. On sekiz yaşımda bir kanser hastasının umuduna, yaşama tutunma mücadelesine tanıklık ettim. Dilerim kimseler yaşamasın böyle bir acıyı dilerim bizler de kanser hastalarına her zaman umut ve şifa oluruz. Bizlerin yapacağı bir bağış onların bir ilaç parası demek. Yılda bir kere de olsa Lösev’e bağış yapmayı unutmayalım olur mu? Çocuklar ve büyüklerin bizlere ihtiyacı var. Bizim için küçük olabilir ama onlar için bu bağışlar çok şey ifade eder. Hayatıma tanıklık ettiğiniz ve bu satırları okumak için bana ayırdığınız o değerli vaktinize sonsuz saygı ve minnetle. Unutmayalım umut biziz biz varsak onların umudu var.