Lavinya Dergisi
KORKU AĞACIİçimdeki korku ağacının tohumları ben çok küçükken atılmıştı. Onun ruhumdaki varlığını fark etmem oldukça uzun zaman aldı. İçimde yavaş yavaş büyümüş ve sinsice bütün benliğimi ele geçirmişti. Küçücük bir çocuğun yetişkin olana dek korku içinde yaşaması ona yapılmış en büyük kötülüktü bence. Çünkü korku bir benliğe yerleştiği zaman onu ordan söküp atmak gerçekten çok zor. Bize bir sürü hatayı yaptıran, kalkanlarımızla yatıp kalkmamıza sebep olan, kendimiz olmamıza engel olan hep korkudur. En kötü senaryolarını salar zihnimize, kabuslarla sarar bizi geceleri ve ruhumuzu gerginlikle terbiye eder. Bu ağacı kökünden söküp atmam yıllarımı aldı. Yetişkin olduktan sonra bile uzun zaman benimleydi. Tam 32 yaşımdayken o korku duvarını aştım ben. Nasıl yaptım ve ne oldu gerçekten bilmiyorum ve tam olarak hatırlamıyorum. Onun varlığını o kadar kanıksamışım ki onsuz bir yaşamı düşünemezdim ta ki bir daha onu hissetmediğim o ana kadar. Bu korkusuzluk beni özgür kılmıştı. Çok güzel bir duyguydu ve demek insan böyle de hissedebiliyormuş diye düşündüm. Bu histen bihaber olduğum yılların boşa geçtiğini düşünerek hayıflandım. Ama artık bilmediğim bir dünyayla tanışmıştım; içinde korku engeli olmadan istediğim şekilde davranabileceğim ve kendimi ortaya koyabileceğim bir dünya. Kuş gibi özgür olduğum korkunun kol gezmediği bambaşka bir dünya…