Lavinya Dergisi
BU MEMLEKET...Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?
Bu memleketin çayı soğuk olmakla meşhurdur, buraların gecesi karanlık olmakla. Bu memleketin çocukları yalnız olmakla meşhurdur. Bu evlerin duvarları kalın tıpkı yürekler gibi. Bu memleket başkadır ezelden, insanları soğuktur, havası bir başka soğuk. Anaları cefakardır, ayaklarının altı çatlak yürekleri acıyla, yorgunlukla doludur. Bu memleketin kışı ayrılıktır, yazı kavuşmak. Kurak ikliminden kurtaracak tek şey sevgidir bu memleketi, ve kışlarının ayazını yine sevgiyle tutan eller ısıtır. Bu memleketin babaları soğuktur, uzaktır evladına. Yavrum diye seslenmez belki ama gece açılan üzerini örter evladının. Seni seviyorum demez belki hanımına ama en sevdiği yiyecekleri getirir eve. Yürekleri sımsıcaktır lakin dışarıdan bir buz dağını temsil eder. Çocuksundur, o buz dağının birazcık erittiği buza özenirsin. Dimdik duruşuna, bir çınar gibi arkanda oluşuna özenirsin. Bu memleketin çocuklarıysan sokaklar senindir. Dört taş buldun mu kurarsın kalelerini. Koşturursun mahalle aralarında, okul bahçelerinde. Deliler gibi eğlenirsin, üstün başın toz olmuş, ayakların yorulmuş umrunda olmaz. Taa ki akşam ezanına kadar. Ezan okunmaya başladı mı evin yolunu tutarsın. Bu memlekette kız çocuğuysan işin biraz daha zor. Küçüksen dahi sorumluluğun çok. Biraz büyüsen annenin eli olmalısın. Oyuncak bebeklerle oynayacağın yaşın geçmişse artık evin temizliği, yemeği senden sorulur. Bu memleketin delikanlısı olmak yalnız olmak demektir. Evinde de olsan, sokakta da olsan biraz yalnızsındır. Sorumluluğu yüklendiğin günü ölsen unutmazsın. Çünkü o gün boşluğa düştüğün gündür. Bir o yana bir bu yana savrulduğun gündür o gün. Bu memlekette yaşamak hem çok huzurludur hem çok zordur. Özenilen hayatlar hiçbir zaman düşünüldüğü kadar kolay değildir. Kışın ortasında dolan soba borularını temizlememiş, odunluktan odun kömür taşımamış, sabah akşam hayvanını beslememiş kimse bilmez bu memleketin zorluğunu. Bütün bu olanları isteyerek yapmayan bilmez bu bozkırın huzurunu. Sözün kısası insan nerede yaşarsa olmadığı hayata özenir hep. Çünkü var olunan imkanları hep biraz eksiktir insan için...