Lavinya Dergisi
GÜZ(EL)“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”
Zaman bazen bir mengene… Kadranının üzerine yatırıp iki kolunun arasında sıkıştırıveriyor insanı. Amansız bir geç kalmışlık hissi yayılıveriyor akrebin iğnesinden… “Ve çok anlamsız” diye fısıldıyor yelkovan, nasıl bir yarayı deştiğini bilmeden… Kalıveriyorum ikisinin arasında, sesim çıkacağı vakit susuyorum. Öyle bir vakitte amansız ve anlamsız sessizlik daha da büyüyor, içimden taşıyor ve beni içine alıyor. O anda fark ediyorum ki boş, bomboş bir kâğıdın beyazlığı ne kadar da rahatsız edici görünüyor. Hâlbuki hep güzel ve anlamlı gelmiştir bana beyaz. “Güzel ve anlamlı?” diye sormaya yelteniyorum, titrek sesim devasa sessizliğe çarpıp boğazımdan aşağı kayıp düşüyor. Tam boğulacağım vakit, ilham perim gelip o zarif elini uzatıveriyor bana… Yeniden… Severdi sıkıştığım anlarda gelip içine düştüğüm boşluktan beni çekip almayı. Elimi tuttu yine, tam da olması gerektiği gibi, tam da olması gereken zamanda… Yüzümden hoşnutsuzluğun izleri yavaş yavaş silinirken, gözlerim ellerinin beyazlığına takıldı. O küçücük anda, gözlerimin önünde beyaza yüklediğim anlam tekrar anlam kazanıyordu. “Güzel ve anlamlı.” diyorum, bu sefer kendinden emin çıkan sesim karşısında sessizliğin bir balon gibi sönüşünü izleyerek… Zamanın o baskıcı mengenesinden kurtulup rahatlatıcı bir dinginlikle, ilham perimin tebessümünün arasına yaslıyorum başımı ve beraber ellerime bakıyoruz, mürekkep izi olan parmaklarıma, yorgun düşen parmak uçlarıma… Çizgi çizgi yazılan bir yaşanmışlık vuruyor yüzüme… Anlıyorum ki insanın ellerine sığıyormuş ömrü. Belki biraz göz kenarlarına, biraz da dudaklarının yanına… O güzel ve anlamlı beyazlık tel tel yağıyor saçlara… Hayatın kaleminden dökülen bir hikâyenin kâğıdı oluyor insanın bedeni. İzlerle dolu ve lekeli… İşte tam da bu izler, bu lekeler, bu çizgiler güzel ve anlamlı kılmıyor muydu bizleri? Şişirilip pompalanan güzellik algısının altında ezilip kalan zihinlerimizin çok kör kaldığı doğru değil mi? Görmekten yoksun gözlerimizi kapayıp biraz içimizle bakmak, içten bakmak gerekiyor belki… O zaman daha büyük bir idrakle, daha samimi bir itirafla bir eşikten geçeceğiz. Bakıp da görmediğimiz, görüp de idrak etmediğimiz, etrafımızda güzel ve anlamlı gelecek ne çok şey var hâlbuki… Eli elimde, bana yazdırdığı bu satırlar esnasında ilham perimin parmağındaki nasırı fark ediyorum. O küçücük nasırın içine saklanan duygular, düşünceler, yaşanmışlıklar kaybolmayıp bir hatırlatıcı olmuşlardı. İlham perimi uğurlamadan teşekkür edip o nasırdan öpüyorum, bana da güzelliği hatırlattığı için… Kalem izi, bir ömrün izidir… Güzel ve anlamlı! Aşınan, incinen, çizilen… Kesikler, yaralar… İzler, lekeler, çizgiler… Ve bilhassa eller… Hepsinin güzellikle bir ilgisi olmalı! Güzelliği görenlere selam olsun! Not: Belki de bu yüzden güzel kelimesinin içinde saklanır ‘el’… Müziği açın ve ellerinize daha güzel bakın! Ruhunuzla el ele verin. https://www.youtube.com/watch?v=LUcY_lL54Fo