Lavinya Dergisi

AY IŞIĞI SONATI
Gülşah DEMİRCİ

“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”

Ay’ın gökte kaybolduğu bir zaman diliminde, karanlık daha bir karanlık şimdi. Gecenin omuzlarına dökülen siyah saçları parlamıyor, her şey gölgesiyle eşitlenivermiş gibi… Sessizliği bölüştüğüm duvarlarım karartmış benizlerini, beraber küçücük bir mum ışığına sığınmışız. Beethoven’ın parmak uçlarından dökülüvermiş notaların kulağımıza ulaşan ezgileri arasında kendimizi dinliyoruz. Duvarlar susuyor bir zaman sonra, o gürültülü zihnim de susuyor… Mum alevi dans ediyor odamızı dolduran Ay Işığı Sonatı’nda… Göğü usulca terk etmiş Ay bize konuk oluveriyor o gece… Alkış tutuyor kimsesizliğimize… Duvarlar şaşkın, mum alevi şaşkın, ben şaşkın… Hepimize sıçramış o karanlık irkilmiş, uzaklaşıyor şimdi… Ay ışığının yansıması suretlerimizde parlıyor ve müziğe eşlik edip kalbimi dansa kaldırıyor. Gümüşi bir şefkat yükseliyor, Ay’ın ellerinin arasına bırakıyorum kendimi. Notalarla uyumlanıveriyor adımlarımız ve pencereden dışarı yansıyor bu hayalperest yanımız. Evler uyuyor, tüm şehir bizim. Ay tebessüm ederek kulağıma eğilip bir şeyler fısıldıyor, parmakları daha bir sıkı kavrıyor parmaklarımı ve tüm kalbimle dinliyorum onu: “Gecenin bekçisiyim ben, gecenin karanlığını ışığımla kıranım, ilham olup kalemlere dolanım, yastığa başına koyup uykuya dalamayanlara yoldaşım. İnsan en çok geceleri dürüst olur kendine. İşin garibi karanlıkta daha iyi görür içini ve gecenin sessizliğinde daha iyi duyar kendi kalbini. O yüzden geceleri ben duyarım yataklardan göğe uzanan yakarışları, hayal kırıklıklarını ve çoğu zaman da pişmanlıkları… Yastığa akmaz sadece o gözyaşları, beni de ıslatır. Tüm bunlardan habersiz Güneş doğduğunda, bir maske takılır yüzlere, ıslanan yanaklar kurulanır, saklanır acılar bir sonraki geceye… Hem unutma ki ağrılı bir vicdanın, paramparça edilmiş bir yüreğin sesi gür çıkar, er ya da geç o sesler yükselip de bulutları aşar. Sen, sen ol kalp yolundan ayrılma, kalbinin sesini bastırma. Karanlıkta kaldığında kalp ışığın olur, onu karartma. Gece kimsesiz kaldığında bil ki Ay yanında…” Usulca reverans yaparak parmak uçlarımı öpüverdi Ay… İlham olup akıverdi ışığı, önümde duran boş kâğıda… Ve uyanıverdi aklımda bir düşünce. Kim bilir belki de Beethoven’ı da parmak uçlarından öpmüştü yine karanlığın bastırdığı bir gece. Ve sonra uykuya daldım kalbimde parlayan ay ışıklı bir tebessüm eşliğinde… Not: Buyrun Beethoven’ın parmak uçlarından Ay ışığı yansısın size de. Kalbinizden öpsün. https://www.youtube.com/watch?v=4Tr0otuiQuU