Lavinya Dergisi
EY BEYHUDE’MGün boyun eğdi geceye, Saatler karanlığa saplandı. Radyoda kısık sesli, Kalemi kâğıda kavuşturan ezgiler... Tabi! Bir de yürek var işe koyulacak ötelerde; Sırasını sessizce, sensizlikler içinde; Boşluğunun taburesinde bekliyor. Önünde boş çay bardağı; Elleri ceplerinde, Öyle uzaklara dalmış gözlerinde, Gözleri, ufku yolcular gibi. Tanıdık bir ses ararken, Yabancı gözler onu yoklar sanki. Dönüp ardına bakar, Ardı kesilmiş gidenlerin, Ardı ardına hatıra bohçaları. Dalga sırtı, kıyıya vuran dost kahkahalarında; Bir sen eksiksin: Ey Beyhude(m)! Kaleme dokundu yürek, Kalem kâğıda, Kâğıt ele, El yüreğe. Bu hengâmeli döngüde, Bir sen dönmedin kelimelerin peşinden. Karanlık aydınlığa döndü. Bir sen, Bir sen dönemedin ya dönülecek yerden, En dönemeçten. Saplanıp kaldın: Gurur dedin, Onur dedin. Yalan dedin doğrular içinden, Yalanlar arandın, Çakıl taşlarına takıldın, Canın yandı. Canımı yaktın. Sayfa, mürekkep, kelime tükendi, Yürek tükendi sen gideli. Tükendim bu gece vakitleri koynunda. Sarmaş dolaş sarmaşık sokağında. Sokağın başında ses aradı kulaklarım, Ayak seslerin sandım, Her bir sesi, Gölgelerden sen(ler) yaptım. Senden sensizlikler türedi. Gittin, Endamında yoksul kaldım. Aç kaldım sen ocağımı söndüreli. Gittiğin kadar benim ol, Gitmediğin yerlerde.