Lavinya Dergisi

AYDINLIK KARANLIĞA KARŞI
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

İngilizce dilbiliminde “mutually exclusive” adlı bir terim vardır. Bu terim aynı kelime içinde yer alamayan sesler için kullanılır. Yani bu iki sesten biri bir kelimede varsa diğeri kesinlikle o kelimede olamaz. Yani ikisi aynı yerde var olamaz. Bu terimi başka durumlara da uygulayabiliriz, aydınlık ve karanlık gibi. Bu ikisi aynı anda var olamaz ama aynı zamanda ikisi de birbirinin varoluş sebebidir. Bazı insanlar vardır hayatları karanlıkta geçmiştir, başka türlüsünü bilmezler. Hayatları sadece çok ama çok cılız bir ışığın olduğu karanlıklar içinde geçer. Karanlığa alışmışlardır ve gözleri de bu karanlıkta görmeye alıştırılmıştır. Ama karanlıktaki bu insanlar sadece ve sadece kendilerini ve çok yakındakileri görebilirler, zaten daha fazlası da mümkün değildir. Yani çevrelerinden ve olup bitenden bihaber olarak sürdürürler yaşamlarını. Çok küçük bir dünyada oldukça sınırlandırılmış bir şekilde yaşarlar. Çevrelerindeki güzelliklerin ya da yaşanan sorunların farkına varmadan yaşamaya bir şekilde alışmışlardır. Mutludurlar da küçük hapishanelerinde. “Cehalet mutluluktur.” sözü ise tam bu durum için söylenmiştir. Bu şekilde yaşayan insanların hayatını birazcık bile olsa aydınlatmak isteseniz hemen tepki ve direnç gösterirler. Karanlıkta uyuduğunuzu farz edin ve gecenin bir yarısı karanlıkken biri gelip ışığı açıyor. Gözleriniz kamaşır birden bu ışıktan ve çok rahatsız olursunuz. Gözlerinizi ellerinizle kapatırsınız ya da hemen ışığı kapatırsınız. İşte karanlıkta yaşayanlar da böyledir. Hayat tarzlarını değiştirmek ya da yeniliğe uyum sağlamak istemezler ve direnç gösterirler. Çünkü konfor alanlarından çıkmak durumunda kalırlar. Karanlıkta olmak demek durumu iyi ya da kötü kabul etmek ve daha iyiye ya da daha ileriye gitmek için hiçbir şey yapmamak demektir. Değişim ise her zaman sancılıdır. Aydınlık herkesin işine gelmez zaten. Karanlıktakiler sorgulamazlar ve değişim talep etmezler. Aydınlıkta yaşayanlar ise çevrelerindeki güzellikleri rahatlıkla görebilirler ve bu güzelliklerin onlar için var olduğunu bilirler. Bu güzellikler ister yakın ister uzak olsun onlar için bu güzellikleri görmek kolaydır; çünkü görmek istemek yeterlidir. Bu güzellikleri gören aydınlıktakiler bunlardan feyz alarak kendi çevrelerini daha güzel ve daha yaşanabilir hale getirebilirler. Dahası aydınlıktaki insanlar başka yaşam tarzlarını, başka kültürleri ve farklı tercihleri görerek daha açık görüşlü olurlar ve diğer insanları dil, din, ırk, renk, cinsiyet vb. konularda sınıflandırmazlar ve onlara saygı duyarak onları öyle kabul ederek yaşamaya devam ederler. İlaveten, aydınlık taraftakiler çevrelerindeki sorunları da rahatlıkla görüp tepki gösterebilirler. Sorunu çözmek için harekete geçip ellerini taşın altına koyarlar. İleriye gitmek ve daha iyi yaşamak için de bu gereklidir. Aydınlıkta yaşamak sorgulamayı ve değişimi gerektirir. Doğal olarak aydınlıkta yaşayanlarla karanlıkta kalanlar “mutually exclusive” dir. Yani anlaşamazlar ve aynı yerde var olamazlar. Fakat bir kere aydınlığa alışan insanlar da karanlığa dönemezler. Bu insan doğasına aykırıdır zaten. Daha iyi bir hayat için gereken ilerlemektir yani AYDINLIKTIR.