Lavinya Dergisi

SESSİZLİK...
Mehmet YILDIRIM

Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?

Ateş, dilinden anlayanı yakmazmış, gönül sızladığı kelimenin gölgesine bile sığınmazmış. Ölüm geldi mi bedene çırpınmak faydasızmış, hırsıza vicdandan bahsetmek gereksizmiş, katile merhametten bahsetmek zulümmüş, karanlığa güneşi anlatsan hayalmiş, güneşe geceyi söylesen serapmış, dünya çukurmuş, aşk bir bataklık, dost yaslandığın hançermiş, arkadaş ayağının ucundaki taş, yoksulluk boğazında atkı, doğru elindeki eldivenmiş, adalet kafandaki bere, vicdan berenin içindeki her bir saç teliymiş. Yürümek ayağa işkence, durmak dizlere zalimlikmiş, nefes içilen su, hakikat yediğin aşmış, yazdığın kanıt, yazmadığın sözmüş dilinde. İnsan acizmiş, aslolan hak, ibadetler kurtuluşmuş, kaçışlar hep zarar ziyan, kitaplarda israf cümleler varmış, telefonlarda gereksiz numaralar, sokaklarda olmaması gereken çocuklar ve ölmemesi gereken masum kadınlar. İnsanlık insandan çıkmış, vahşilik hayvandan, kurtlar karlara teslim edilmiş, çakallar şehre üşüşmüş, menfaat bir arayış, liyakat bir terkediliş, yalan elzem, sadakat idam sehpasına götürülen olmuş. İsimler sahte, yüzler sahte, tebessümler yalandan olmuş, kalbi katran sarmış, gözleri perde kaplamış, gerçeği zindan hapsetmiş, doğruyu insanlar... Olan, olması gerektiğini sanmış, olması gereken olmadığını yadırgamamış. İnsan insanlığı bırakmış, sokaklarda çocuklar, vahşice katledilen kadınlar, bir de sessizlik kalmış...