Lavinya Dergisi

ZAMANIN İÇİNDE ZAMANIN DIŞINDA
İlke Aslı ERDOĞAN

Durupta bakmalı akıp giden zamanda, yaşamdaki ufak detaylara...

Akşam yedi suları, tren sekiz buçukta kalkacak. Ben de garda oyalanıyorum. Bir banka yerleştim. Önümden gelip geçen insanlara bakıyorum. Kimisi bir şehre gidip yeni maceralara yelken açarken arkada bıraktıklarıyla ilerliyor. Kimi de gittiği yerden anılarıyla geri dönüyor. Düşününce hangi seçenek daha iyi hissettirir? Anlamak pek mümkün değil gibi.

Gitmeden şuradan bir çay alıp sıcak sıcak yudumladım. Herkesi düşünen ben, neden kendimi düşünmüyorum? diye sorgulamaya başladım. Ben ne hissediyordum? İçimde oluşan hisleri zaman ve mekan olgusuna öylesine bırakamıyordum. Ne zaman yolculuğa çıksam kendimi düşünmemek için fark etmeden insanların arasına karışıp giderdim. Çünkü geride bıraktığım anıları gittiğim yere taşıyamamak beni hep üzerdi. Zamansız ayrılıkları, yaşanmışlıkları ya da yaşanamayanların bana kattığı bu hisle; “Ne zamanın içindeyim ne zamanın dışında…” Çoğu zaman kadere bağlarım tüm gidişleri. Çıkılan yolculukları ve aynı bu yolculuklar gibi kalpten ayrılışları. Bilemiyorum gitmek mi iyi kalmak mı? Bu cevap hiç net olmadı.

Ben bunlara dalıp gitmişken saat sekiz buçuğa vurmuş, anons trenin kalkacağını beynime saplarcasına haykırıyordu. Tüm bu düşündüklerimin üstüne bir an kendimin ilk defa farkında olurcasına, adımım geriye doğru gitmişti. Kendimi sorgulamak canımı sıkmıştı. Tren kaçmadan hızlıca yetiştim. Bir süre soluklandım. Yerime oturduğumda içimdeki düşüncelerin serbest kalmasıyla bir hafiflik ve hüzün vardı.

Her yolculuk gibi hayatta yolculuktu. Önümüze gelen trene binip gidecek veya olduğumuz yerde kalmayı seçecektik. Gitmek çoğu zaman beraberinde güzel şeyleri getirirdi. Ama yaşananları geride bırakmak her insana zor gelirdi. İçim ikiye bölünmüş gibi bir yanım gitmek için heyecanlanırken, kalmak isteyen yanım acıyordu. Bazen kendini teslim etmek lazım. Akışa… Ama o akış sana iyi gelecekse.

Bu yolculukların bana kazandırdığı en önemli şey felsefedeki gibi düşünme ve sorgulama yeteneği oldu. “İnsan sorgulamalı, bir fikre körü körüne bağlı kalmamalı.” Herkesin tersine ben kendimi bu sorgulamalar karşısında savunmam. Kendimi yalanlarla avutmam. Cevapsız kalsa da bazen, düşünmek iyidir. Bir yolculuğa bile farklı bakmak; duygularını an’ın içinde serbest bırakmak iyi geliyor. Bu sorgu sürecinden önce sanki zaman akmıyor bütün bunları ben yaşamıyormuşum gibi davranmak çok zormuş. Kendimi düşüncelerime serbest bırakınca anladım. Bir yolculuğa çıkarsam yanıma mutlaka kulaklık alırım. Çünkü camdan akan şehri izlerken, gözümde canlanan anıları müzikle yaşatırım. Ve zamanın içindeyken anılarım geride kalsa da farkındayım. Beni ben yapan bu şeyler, tüm hayat yolculuklarım…