Lavinya Dergisi
UMUTSUZLUK ŞEHRİNE HOŞGELDİNİZ...Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?
Dünyada neye tutmaya çalıştıysan elimde kaldı. Hayat hep bir şekilde yaptığım planları, uğraştığım hayalleri dağıttı, yok etti. Koşmaya kalkıştım, ayağıma çelme taktı. Yürümeye çalıştım, arkamdan tekme attı. Bir insanın yüzü hiç mi gülmez? Hiç gülmedi. Sırtıma yüklenen onca yükle yaşadım ben. Birisi bile sormadı bu suskunluğun nedir, nedendir? Ben yıllarca o dağları, tepeleri aşmaya çalıştım. Önüme çekilen setleri bir sel gibi yıkmaya, dağıtmaya uğraştım. Sırtımda oluşan bu kamburun sebebi hayattır. İçimdeki bu solmuş çiçeklerin katili, ölmüş umudun, tükenmiş sevginin katili insanlar. Hani şair diyor ya "Yalnızlığıma zalimce bir hayranlık duyuyorum" diye, işte tam da öyle benim hikayemde. Yalnızlığım ve ben yıllardır yoldaş ve sırdaşız. Aşk bir bahardı bende. Geldi, çiçeklerini açtırdı ve gitti. Umut bir çocukluktu içimde büyütüp de sığdıramadığım. Hep bu sefer diye diye büyüttüm kendimi. Kendimi büyütürken de umudumu öldürdüm içimde. Her şeye ve herkese karşı bir umut taşımaktansa, bir karanlık yol bıraktım içimde. Ben ölmedim ama insanlığa karşı umudum öldü. Duygularım ölmedi belki ama sevgim, hasretim, kinim, inadım öldü. Bir şeyleri öldürmek hiç kolay olmasa da hayat size bunu bedelini ödete ödete öğretiyor. Farkında olmadan hayatın içinde hayat gibi yaşamaya başlıyorsun. Ve bir gün dönüp de geriye baktığında vardığın yerden çok uğradığın yerlere üzülüyorsun...