Lavinya Dergisi

SANDIKTAKİ İZLER
İlke Aslı ERDOĞAN

Durupta bakmalı akıp giden zamanda, yaşamdaki ufak detaylara...

Geçmiş gelecekle apayrı gelir bize. Bugün şimdideyiz, dün geçmişteydik, yarın ise gelecekte olacağız. Biz her zaman geçmişe bir adım geri, geleceğe ise bir adım ileriyiz. Zaman gelip geçiyor. İnsan ardı ardına geçen günleri anlayamıyor. Günler geçerken insan kendini sürekli teselli ediyor. Peki o tesellinin gerçeği aslında şimdi değil mi? Dün yaptıklarımız bugünü, bugün yaptıklarımız da yarını şekillendiriyor. Ama ne yazık ki insan, hayatın akışında bunun farkında olamıyor. Üzüntüler de böyle. Şimdi üzüldüğümüz şeyler aslında geçmişte onu yaşadığımız için değildir, geçmişin bugüne taşıdığı izleridir. Bu izleri silip atamıyor insan bir kalemde. Hani derler ya atsan atılmaz, satsan satılmaz diye. Üzüldüğümüz şeyi birine anlatmak istersiniz. Karşınıza gelen kişi sizi dinler ama anlayamaz ya, üzüldüğümüz konunun şimdi olduğunu sanırlar, aslında can yakan taraf anlaşılmamak kadar hafif değildir. Konunun şimdi ile alakalı olmaması, geçmişin getirdiği izlerdir. İnsanlar geçmişi çoğu zaman hafife alır, aman ne çok takılı kaldın sen de… Geçmiş her zaman insana kendini hatırlatır. Gereksiz gibi görünse de herkesin içini dökemediği o en önemli tozlu sandıktır. Biz o tozlu sandığı açmak istersek açılır. Bazen bizi çok acıtır. Kapatıp saklamak isteriz geri, bir daha açmak istemeyecek gibi. Ama her fırsatta karşımıza çıkarır hayat bize geçmişi. İstesek de istemesek de yaşadığımız şeyleri. Geçmişin hatıralardır. Hatıra bize kalan şeylerden hatırladıklarımız, aslında unutamadıklarımızdır. Her insanın geçmişinde taşıdığı izler vardır. Bu izleri sandığına kaldırır. Hatırlamak gerektiğinde bu tozlu sandık açılır. Tüm hatıralar ortalığa saçılır. İnsanın yaşamındaki izler geçmişinde kalanlardır. Ve herkes kendi izlerini sandığında saklarken, eskiyi özleyen narin kalpler hep sandığının başındadır. Kapağını kapatsa da o sandık hep senin yanındadır.