Lavinya Dergisi

BİZİM EVİN YOLU...
Mehmet YILDIRIM

Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?

Bizim evin önündeki yol iki yere çıkar. Aşağı gidersen lunapark, yukarı gidersen mezarlık. Çocukluğum hep bayır aşağı koşturarak lunaparkta eğlenen çocukları izlemekle geçti. Annem mahallenin zengin ailesinin çocuğuna bakardı, babam fabrikada işçiydi. Kardeşimse benden yalnızca iki yaş küçüktü. Okul dışındaki zamanlarda nereye gitsem yanımda gelirdi. Abi olmanın ihtişamını abi olmayanlarınız bilmez tabi. Peşinizde sürekli size seslenen birinin olması ve sizin sözünüzü dinlemesi öyle önemli biri yapar ki sizi anlatamam bunun hissini. Yaz tatilinin sabahlarında kuran kursuna gidiyoruz diye evden çıkardık. Bayır aşağı koştura koştura lunaparkın kapısında bulurduk kendimizi ve gün boyu nerdeyse hep orda insanları çocukları izlerdik kardeşimle. Kardeşim dönme dolabı merak ederdi ben çarpışan arabaları. Yaz tatilinin bitmesine yalnızca iki gün var. Kardeşimle koştur koştur lunaparka geldik ama bu defa izlemeye değil o dönme dolaba binmeye, ben çarpışan arabaya. O sabah annem ikimizinde eline epeyce para verip lunaparka göndermişti. Hem çok şaşkındık hem de çok mutlu. Kardeşim dönme dolaba bindi ben çarpışan arabalara. Ordan başka bir oyuncağa, ordan da başka bir oyuncağa... Koşturmadan epeyce yorulmuşuz ki ikindi olmadan eve dönmek istedik. Evin önünde arabalar. O yorgunlukla o bayır çıkılmaz demeyin, dakika sürmeden evde bulduk kendimizi. Bir tarafta annem ve kadınlar, bir tarafta dayım ve erkekler. Annem ağlıyor ve ben ilk defa annemi ağlarken izliyorum. Evin ortasında kardeşimle öylece donakaldık. Babamın işi vardiyalıydı. Bazı haftalar gündüz bazı haftalar gece giderdi. O gece de eve gelmemişti. Ben işte diye düşünürken o hastanenin soğuk morgunda yatıyormuş. İki gün önce iş kazası sonucu vefat etmiş ve sabah annemin bize verdiği para babamın fabrikadan aldığı tazminat parasıymış. Dayımdan bunları duyarken kardeşimin yüzüne baktım. Hani ihtişamını anlattığım abilik vardı ya işte yerin dibine batsın o abilik. O an kardeşimle birlikte ağlamak yerine güçlü olmam gerektiğini de o abilikten öğrendim. En başta da demiştim ya bizim evin önündeki yol ikiye ayrılır biri lunaparka biri mezarlığa. Ben o günden sonra evden her çıktığımda bayır yukarı tırmandım. Mezarlığın yolunda büyüdüm, mezarlık yolunda abiliğimi öğrendim. Hayalimizi babamızın tazminat parasıyla yaşadığımız günü kardeşimle ben asla unutamadık. O günden sonra bir daha lunaparka gidemedik. Nerden bilebilirdik ki o gün, hem en mutlu hem de en kötü günümüz olacağını...