Lavinya Dergisi

BİZ, HEPİMİZ...
Gülşen SARIGÖL

"Yazdığın her harf,yazabildiğin her kelam ölümün elinden kurtardığın serçe kuşudur ve serçe telaşlı değilse öldü demektir"...diyerek kalemini kağıtla buluşturmuş milyonlarca insandan sadece bir tanesiyim...

İnsan olarak hepimiz aynı gökyüzü altında, aynı güneş ışığında, aynı gece karanlığında tüketmemiz gereken ömür adı verilmiş zaman diliminde başka, bambaşka hayatların içindeyiz. Birimizi diğerimizden farklı kılan kimi zaman dünyaya gelirken seçilmiş olarak doğduğumuza olan inancımız, kimi zaman maruz kaldığımız acı, kimi zaman hayatın hep bizden yana oluşu. Bazılarının bazılarına nazaran hayata 1-0 önde başladığına inandığımız bu girdapta neye inanırsak o şekilde verdiğimiz bir mücadele içindeyiz. Ama insanın sitemkâr yanı başına gelen her musibeti, gözüne düşen her damlayı yine başka bir insana bağlamakta. Halbuki rengimiz ne olursa olsun evrensel acılarımız da var, yüzümüze aynı ışıkla yansıyan tebessümlerimiz de. Bugün dünyanın en mutlu insanı olan ben, yarın yaşanmaya değecek bir anın kalmadığına inanabiliyorum, inandırabiliyorum kendimi. Sonra doğan başka bir günün güneşi acımın da sevincimin de faniliğini yüzüme vuruyor. Günler birbirini iyi ve kötü ayrımında, doğru ve yanlış boşluğunda kimi zaman benden bağımsız ama çoğu zaman bana ve tercihlerime bağlı şekilde takip ediyor. Ve bu geçen zaman diliminde kimimiz sorgusuz sualsiz kendine ayrılan zaman dilimini doldurma peşinde. Suya sabuna dokunmadan, bitse de gitsek dercesine. Bir tarafta kendini gerçekleştirme yolunda, karanlık dünyamıza el feneri olmuş o büyük insanlar ki onlar sadece isimleriyle bile var olmayı başarabilenler. Öte yanda bir ismi bile olmayanlar. Endişeleri gölgeleri olup bir türlü gidilmesi gereken yolu bulamayanlar ve her güne kendine olan güvenle uyanıp, en küçük bir ihtimali bile yüreğinde umut diye pır pır taşıyanlar. Kendini başarabildikleriyle var edenlerle, yaşadığı acıyı, acıları bir ömür heybesinde taşıyıp onlarla var olabileceğine inananlar. "Bak ben neler yaşadım, bu acıların hepsi benim, senin hiç böyle yaraların oldu mu?" dercesine kendini var etmeye çalışanlar. Böyle var olmadığını gördükçe daha büyük bir acının ensesinde olduğuna inananlar. Düştüğü yerden kalkmak için hep başka bir el arayanlar...Kendini kendisi düşürdü hâlbuki. Başka bir eli beklerken girdiği beklenti ruhuna attığı bir başka darbe ve bundan bir haber ha bire bekleyenler. Hayatın ucundan kıyısından geçmemiş ,benliğini kendine yoldaş edinmiş olanlar. Bir bardak suya bile hürmetle bakanlar; öte yandan kendisi gibi olana gözlerinden çok burnunun ucuyla bakanlar. Hepsi insan. Hepsi sen, hepsi ben, hepsi o, hepsi biz...Birimizi ötekimizin önüne geçiren yine biz iken birimizi diğerimizin gölgesinde bırakan yine biz. Ah biz... Ne kadar karmaşık görünüyoruz değil mi? Halbuki ne kadar da basitiz.