Lavinya Dergisi
NEREDE VE NASIL...Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?
Bir kalemin ucunda yok olmayı isterdim. Mürekkebe karışarak, ömürden geçip, bir kerecik de olsa bir yerde bir anı olarak kalarak... Dünya öyle bir yer ki haykırsan herkes dönüp sana bakar, kimse seni dinlemez. Konuşsan herkes seni izler ama kimse seni anlamaz. Seni anlamak isteyene sessizliğin yeterdi oysa, konuşmak gürültüden başka bir şey olmazdı. Şimdi oturup bir şeyler konuşmak gerek dünya ile. Bir alıp veremediği olsa gerek benimle. Öyle ki tablo gibi ömrümüz geçip gidiyor. Bir yanımıza baksan gülüp geçiyor, öbür yanımız sırılsıklam gözyaşı dolu. İçimiz desen delik deşik. Hiçbir kalbe sığamadan göçüp gitmek ne kadar da koyuyor insana bir bilseniz... Bilebilir misiniz gerçekten? Ben içinizde benim gibi düşünenlerin olduğunu hissediyorum. Bunu bile tablo olarak görmek istiyorum. Hissettiğim şey olmasın, benim beceremediğimi en azından siz becerin. En azından bir gönüle sığarak göçün bu dünyadan. Ölüm gölgeniz gibi ama daha yakın. Nefes hem sizi yaşatan, hem sizi öldürecek olan... Kaç günlük dünya; Bir, üç, beş, sayısını siz belirleyin. Hangi gününde olursanız olun işte son gün o gündür sizin için. Tıpkı bazı madenler gibi insanda insanına denk geldi mi değerlenir. Yarım görünen ay, dünyada her bir insanı temsil eder. Onu tamamlayan geri kalanını, ömrü boyunca bulmak için arar. Kimisi bulur, kimisi buldum zanneder. İnsanlar aramak için ararsa sadece gürültüsüyle kalır. Bulmak için arayan sessizliğinde yol alır. Bizim gibiler de yazarak, yazıya karışarak kaybolur. İnsanların arasından, dünyadan... Hangi yazar vardır ki var olabilmek için eline kalem alsın? Hiç değilse bir iz, bir anı bırakmak için bile olsa bu dünyada bir kalemin ucunda yok olmayı isterdim. İnsanlar iyiliği değil kötülüğü, tamamlanmayı değil tam anlamamayı seçiyor. Görmeyi değil bakmayı, anlamayı değil izlemeyi seçiyor. Ölüme bu kadar yakınken bu kadar uzak yaşamak... İşte bu yüzden bile bir kalemin ucunda yok olmaya gerek var değil mi dostlar?