Lavinya Dergisi

ARAYAN...
Gülşen SARIGÖL

"Yazdığın her harf,yazabildiğin her kelam ölümün elinden kurtardığın serçe kuşudur ve serçe telaşlı değilse öldü demektir"...diyerek kalemini kağıtla buluşturmuş milyonlarca insandan sadece bir tanesiyim...

Dünya üzerindeki her bülbül aynı sesle şakıyordu gerçeği. Toprağa kök salmış her elma fidanı, baharına kavuşunca sadece elma veriyordu uzayan dallarında. Hep doğudan doğuyordu güneş ve sadece gecenin karanlığı ev sahipliği yapıyordu yıldızlara. Yeryüzündeki tüm portakallar aynı renk, aynı koku ve aynı tattaydı. Tüm balıklar yüzebilme vasfı üzerine yaratılmıştı ve sürünmek üzere dünyaya gönderilmişti tüm yılanlar. Canlı ve cansız tüm varlıklar bir iş üzere standartları dahilinde bir yaşam sürerken, yaşamı sürdürülemez eden canlının adıydı; insan. Kimi insankızı, kimi insanoğlu hepsi aynı fiziksel özellikler doğrultusunda yaratılmış, farklı suretlerde, insan olma vasfına ne kadar eriştiği bilinmeden nefes alıyordu yeryüzünde. Canlılar aleminde "insan" sınıfında yer edinmiş biz varlıklar, çok farklıydık bir diğerimizden. Çeşit çeşittik. Milyonlarcaydık ve muazzam şekilde farklıydı hepimizin parmaklarındaki iz. Ve sanki parmak izlerimizin farklılığı kalbimize sirayet etmişti ki başkaydı her birimizin kalbi, bambaşka. Adı kalpti ama kimi zaman ona gönül derdik, kimi zaman yürek... Dilimizi süsleyen sıra dışı bir kelimeydi bu kalp... Kan pompalayıp, can vermekten başka bir çok şeye yarıyordu çünkü o. Kimimizinki çok küçüktü; içine fazla bir şey almıyordu. Kimimizinki haddinden fazla büyük; gereksiz doluydu. Kimimizinki korkakça büyütülmüş, kimimizinki yürekli bir yürekti; cesurdu, cesaret doluydu. Kalbin farklılığın sirayet ettiği dil ise yine farklıydı bir diğerinden. Kimi, kemiksiz yaratılışını fırsat bilip her şeye döndürüyordu onu. Kimi de vâr oluyordu işte diline ses bulaştırmadan. Ve bu sessiz sedasız yaşamayı, bu dünyadan sessiz sedasız geçip gitmeyi tercih edenlerin yeri yoktu bu topraklarda. Dünya gürültüsüyle vâr olanların yeriydi çünkü. Ve dünya üzerinde gürültüsüyle kendini vâr eden canlıların çoğunluğuydu insanoğlu ve insankızı. Geriye kalan çok küçük bir kesim ise sessizliğin gölgesinde yer arıyordu kendine... Kimi; bir kitabın altı çizili satırlarında... Kimi; kaleminin ucundaki üç beş siyah harfte... Kimi; bir insanın sevgisinde... Ve yine kimi; bir insanın sevgisinde... Arıyordu kendine bir yer. Aradığının yine kendinde olduğunu bilmeden. Bulmak istediği şeyin en yakın aynada olduğunu unutarak...Arıyordu...