Lavinya Dergisi
PENCERE ÖNÜ ÇİÇEĞİ*Ömrü ferahlatan mis kokulu sabahları duymak için, gerçek sevgiye ulaşmaktaydı hep umut.
Penceremin önünde duran çiçeklerin, tek mutluluğu, benim dünyamı güzelleştirmekti belki de… Dışarıya bakan yüzlerinde gökyüzünün sadece ufak bir parçasını görebildikleri için belki de kızgınlar bana... Ben koparmışım gibi onları ait olduğu topraklardan, uçsuz bucaksız çiçek tarlalarından… Ufkun her ayrıntısına ait olan gözlerinden gökyüzünü ben esirgemişim gibi solan her yaprağında bir kez daha sitem ediyorlar belki de bana. Neden buradayız der gibi düşüyor yüzleri, daha dünyaya göz kırpmamış tomurcuk çiçeklerinin. İnansalar açacak tomurcuk tomurcuk belki, çoğalıp gidecekler umut gibi… Belki de iyi gelirdik birbirimize… Belki üzülür ben anlattıkça insanlığın haline, yalnızlığımı görüp dost olurdu bana bu sevgisiz dünyaya. Sadece umutla açmak yetmezdi belki de bu dünyaya... Sevdaya, hasrete dayanıp severken dünyayı benim gözlerimden, kırgınlıkları dağıtırdı taze kokusuyla… Belki renkli çiçeklerin kokusundaki mistik heves düşler kurmayı sevdirirdi yeniden… Mutlu olduğumuzu hayal ederdik çiçek tarlasından bir düşte… Sen köklerini bulurdun belki, ben ise umudumu… İstersek buluruz belki, sevecek/sevinecek bir şey… Toprağından koparılmış olsa da kendine yeni ve değişik bir dünya bulan bir çiçekte durur belki sevinçlerim, kokusunda saklanır kederlerim. Renkleri güneşte parladığında birden sanki bütün evreni gökkuşağına boyarken belki de unutturur ıstırap dolu günleri. Yüzüme bir de gülümseme yerleştirir ve dünya telaşlarının kör kuyusu olan gözlerim ışıldar belki… Sevgiyi hisseden, sevilmeyi bekleyen her kalp gibi akıtırım can suyumu, renkli yapraklarının arasından toprağına. Sevgiyle, sabırla, inançla ve umutla büyütürüm renkli çiçeklerimi sevinçli saksılarda… Sevgiyi ve umudu yeniden öğretsin diye gözlerime, her sabah sularım… Canımın suyu, penceremin önünde sevgi çiçekleri açsın diye…