Lavinya Dergisi

ATEŞ VE BUZ
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Yanık, yanmak. Ateşle, suyla, dertle. El yanığı, dil yanığı, yürek yanığı... Yangınlar! Hangisi daha dayanılmaz sence? Kıvılcımlar çıkarken yanında, yörende. Sonra attığın her adımda kora basmak, sözde cesaret istemez de. Ardına bakmadan yürümek kolay mı? Susma aynadaki ben söylesene! İlk değil, üç, beş, on değil. İki elin parmaklarını geçeli epey oldu yanıkların izi. Her birinde başı farklı sonu benzer hikâyeler, hayaller ve gerçekler. Yangınlarına odun atan en çok sen değil misin ey aynadaki! Kül eden kendini. Haydi, inkâr etsene! En çok lavanta kokulu mum seversin bilirim. Onu yaktığında bile gecenin sessizliğinde lâl olmayı denersin. Bir gülersin beş ağlarsın sonra. Yanar ciğerin yine susarsın. Aynadaki ben, sen en çok kendi merhametine kızarsın. Artık dile gelsene! Ekmeği aş etmek içinde yangın gerekir dersin. O zaman sen de yandın, piştin. İçindeki çocuğu ne kadar büyüttün hiç bilemedim. Lakin bildim alevlerini kimselere göstermedin. Yürek ateşine buz bastın kalabalıkta. Kırmızıların beyaza döndü kahkahalarınla. Vazgeç rol yapmasana! Yanık, yanmak. Hikâyeler, hayaller, gerçekler. Aynadaki ben, sen çok kendi merhametine kızarsın. Yürek ateşine buz bastın kalabalıkta. Her yolun tekrardan ibaret. Artık anlasana!