Lavinya Dergisi

BAŞKASININ SABAHI
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

Ağlarken başkasının koynunda, Uyanırsın tekrar bir sabaha, Mevsimlere sayarsın, İki kahve bir şeker… Giyinilir yeniden elbiseler. Sahi giyinilmeli mi yeniden elbiseler? Aynadaki bu iki kişilik silüet, Gözlerinin içindeki güz ayvası, Belgrat’ın artık bizden olmayışı. Ağlarken başkasının koynunda, Uyandın mı tekrar bir sabaha? Gökyüzünden bir fener daha çalıp; Dağınık sokaklarda , Yüzümüzde bize bile yabancı bir gülümseme . Elimizde kara geceler, Düşeriz yolara. Yüreğimizi yakan o derin acının; Kaburgamızı kırdığında, Düşeriz yolara. Düşeriz başka başka kayboluşlara. Ağlarken başkasının koynunda, Uyanırsın tekrar bir sabaha. Buz olur bütün bedenin , Başka kokularda yıkanır tenin, Öperler bir gece vakti üşüyen yanlarını. Kanar durur sırtındaki o yara, Ağlarken başkasının koynunda, Can verirsin tekrar bir sabaha. Şimdi; Her gün yandığım bu yangında, Ağaran saçlarımın uzunluğuyla, Ağlayan gözlerimin güzelliğiyle , Yüreğimdeki ateşle, Sesleniyorum sana. Öldüm senin bir kurşununla, Ama ağladım başkasının koynunda, Uyandım tekrar bir sabaha. Taş bağladım dilime, Bir resmini daha yırttım yine, Yollarını yasakladım ömrüme, Yokluğunu öğretim sevilen yerlerime. Ağlarken başkasının koynunda, Uyandım tekrar bir sabaha. Yüzümü toprağa döndüğümde , Olmalıydın yanımda. Baktım el koynunda, Başkasının bağrında, Nefes alabiliyorsun hala orada, Baktım el koynunda, Başkasının faniliğinin gölgesinde, Uyandın bin bir sabaha. Yanarken tenim hala sana, Bin bir yangınımı sustum . Başkasının sabahına. Ağlarken başkasının koynunda, Uyandım tekrar bir sabaha. Pencereler hala hükümsüz, Anlatamaz öldüğümü sana.