Lavinya Dergisi

BİR BAVUL HİKÂYESİ
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Mutsuz uyandım bugün. Beyaz tavana, oval avizeme baktım birkaç dakika. Sonra neden daha renkli değil odam dedim? Perdelerim solmuş mu? Camlarım çok mu tozlanmış? Diye de düşünmekten alamadım kendimi. Artarda sıraladığım sorulara bir an mola verdim sonra. Makyaj aynamdaki parfüm şişesine takıldı gözüm. İşte sonunda suçluyu buldum derken. Nicedir yeni bir koku istiyordu içim. Çiçek, orman, deniz, bahar... Yok, yok kelepçeyi parfüm şişesinden de çıkarmak gerekir! Üstüme gelen, ben de biliyorum ki bu şehir! Ah bir bavul bana şimdi ne iyi gelir. Bir uçak, belki tren, belki cam kenarı bir otobüs ya da yürür ama giderim. 'Yola meftunsan bavulun yanı başında durur.' cümlesini okumuştum bir mecmuada. Doğru söze bilmem ki, alkış mı gerekir? Alsam başımı uzansam bir yamaca. Sonra izlesem belki vadiyi, belki o şirin kasabayı, belki de buz gibi akan nehri. Tatsam bilinmedik ama sevgi dolu kınalı ellerin açtığı gözlemeyi. Tutsam bavulumu çıkarsam içinden not defterimi. Yine yazsam, çizsem, koklasam o yeni diyardaki olup bitenleri. Unuturum o zaman odamın soluk rengini. Canımı sıkan biliyorum ki bu şehir! Yeni yüzler depolamam gerekir, hoyratlar, bozkırlar... Bavulum alışıktır benim kuzey rüzgârlarına, Ege meltemlerine, kara, bayıra… Sonra içine tıka basa doldurduğum eşyalarıma. Dili olsa o keten pantolonla yeşil gömlek hiç olmamış diyecek bilirim. Lakin ben sadece o yeni diyarların dağlarının giydiği örtüyle ilgilenirim. Fotoğraf çekerim, börtüsüne, böceğine, en ufak ayrıntısını hafızama kaydederim. İyi gelir bana yollar, izlerim, izlerim... Benim nefes alma şeklim de bu, tutarım yarına yanımda mis kokulu oksijenim. Böylece odamdaki oval avizeyi de severim. Beni mutsuz eden biliyorum ki bu şehir! Benim yola revan olmam gerekir. Yaylalarda koşmam, denizlerde tuzlanmam, çarşılarda gezmem, hoplamam, belki de minik bir pansiyonda saatlerce uyumam. Bavulumu açmam, sonra kapatmam, sonra yine açmam. Bu işte! Ekmek gibi, su gibi yaren bavulum, ben gezdikçe o eskir. Ben anı biriktiririm, o toz. Ben yaşadığımı hissederim, o işe yaradığını. Öyle ya da böyle, tutarız el ele. Ben onu kulpundan tanırım, o beni kokumdan. Böylece parfüm şişemi de kokumu da severim.