Lavinya Dergisi
OLMAMALI MI ?Kocaman yolun ortasına nereden geldiği belli olmayan minik bir çakıl taşı gibi düşeceğiz zamanın kucağına. Güneş batmaya yakın oluşan karmaşık kızıllık gibi yansıyoruz dünyaya. Tozlu yollardan yuvarlanıp gelen, sağa sola çarparak keskin yerlerini törpülemiş küçük biri. Büyüklerin arasında belli olmayacak kadar sakin fakat kuralları değiştirebilecek kadar kıpırdak. Bir yerleri tamamlamak için eksik geleceğiz, sonradan geldiği belli olacak kadar acemisi olacağız hayatın, zorlanıp ağlayacağız belki de, ayağımıza değen her taş bizi sersemletecek, düşüp düşürüleceğiz.... Ellerini omzumuzda hissettiklerimizin desteği, desteği tescillemenin sorumluluğu olacak omuzlarımızda. Var olmaya çalışacağız kendi çapımızda. Bir teşekkürün çok görüldüğü günler de gelecek, minnetsizliği ezber edip devam edeceğiz. Derinlerde anlam aramaya çalışırken düzlükte anlamadan ezip çiğnediğimiz yollar bize ders olacak zamanı geldiğinde. Umursamadığımız insanlar dikilecek yolumuza. Heykel gibi güçlü, karşı koyulamayacak kadar kusursuz, bizi incitebilecek kadar değerli. Zamanla değer kazananlar olacak, bekledikçe hissiz kaldıklarımız, zamansız uğurladıklarımız, dokunup tutamadıklarımız olacak. Dedikleri gibi hiçbir şey olmasa bile mutlaka bir şeyler olacak. Her gün neye uyanacağımızı bilmeyerek yaşıyoruz. Bazen en etkileyici motivasyon cümlesi bile bizde yaprak kıpırdatmıyor. Azar azar tesirini yitiriyor her şey. Marjinal faydalarla maksimum verim almayı beklesek de, bu pek mümkün olmuyor. Haz bitince verim düşüyor. Muhtemelen yolu bulmaktan çok yolda olmayı sevmek bizi bu maceralara sürükleyen. Tutturup vazgeçemediğimiz tutkularımızı rehber edindiğimizde farkında olmadan zorlaştırıyoruz çoğu şeyi. Bendimizi aşmak uğruna sınırları zorluyoruz, sınırlar da bizi. Kendimizi gerçekleştirmek adına verdiğimiz türlü mücadelelerden galip gelemesek de düştüğümüz yeri unutmayıp yeniden ayaklanıyoruz. Bir sonrakinde daha sağlam düşmek için belki de… Başarıya giden yolu başarısızlıklarla taçlandırıp pratik yapıyoruz. Zaten canımız ne kadar derinden yanarsa o kadar öfkeli oluruz, acı şiddeti kadar yer eder hafızalarımızda. Unutamadığımız kadarını hatırlarız birçok şeyin… Bir bütünün parçası olup resmi tamamlayabilmek asıl hedef. Hangi parça olduğun kattığın anlama bağlı. Ama öyle bir parça olmalısın ki o resim sensiz tamamlanmamalı. Tonun eşsiz, o ton olmadan da o resim eksik sayılmalı. Tıpkı yaratıcının parmak izine hapsettiği biriciklik gibi, olmazsan olmamalı.