Lavinya Dergisi

YILDIZLAR VE ATEŞBÖCEĞİ
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

"Yıldızlar ateşböceği sanılmaktan korkmazlar." diyor Tagore. Düşünüyorum; bir geceye bakıyorum, bir yıldızlara, bir de sağ yanımdaki çayırda uçuşan ateşböceklerine. "Yıldız"; sahi bir yıldız olsam "Sirius" mesela. Ateş böceği sansalar beni, umursar mıydım? Bütün evren varlığımı en parlak yıldız olarak tanımlamışken? "Evren"; neydi beni ve koca insanoğlunu tedirgin eden? "Olduğu gibi görünmek" bu kadar kamburlaştırır mı bizi? Ya da narin sayılmak, mutsuz olmak, yaralarımızı göstermek. Deniz minaresi olmasak da, alırız gardımızı dokunmak isteyene! "Gard"; "Hey sen bir adım geri!", "Orada başarısızlıklarım var." diyemesek de, püskürtürüz karşımızdakileri! "Ama beni korkak sanıyorlar, hiç değilim." cümlesini savruruyor diğeri. Sonra kilitliyor kapıları yeniden kat kat içeri. Cesaret, yıldızlarda da varmı ki? "Diğeri"; "Canopus" gibi olsak bir takım yıldızı içinde, beyaz cüce, en parlak ikinci yıldız. "Sirius olamadıysak." Yine ateşböceği sansalar bizi. "Hayır ben Canopus'um'" diyerek bağırırmıydık gökyüzünden. İnletirmiydik sesimizle geceyi? "Ses"; her bir kapalı kapımızla konuşmak "Ben burdayım, el kaldırıyorum. O kapı da yaralarım var, diğerinde naifliklerim, kırmızı yüksek tokmaklıda kıskançlıklarım. Aynaya bakınca seviyorum kendimi, siz çirkin desenizde beğeniyorum ensemi!" Ateşböceği sanılmaktan korkmamak böyle mi? "Ateşböceği"; ya Ateşböceği, yıldız sanılmaktan mutludur belki. Ya da varlığını ispat için koşturuyordur tüm gece. Çok seviyordur sevgiyi. Anlatmak istiyordur döne döne sevilmek istediğini. "Yıldız ve Ateşböceği"; ikisi de gecede. İkisi de parlak. Biri uzak, diğeri daha yakın. İkisi de kabuksuz. Ve daima oldukları gibi.