Lavinya Dergisi

HASRET UYKUSU
Gülşah DEMİRCİ

“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”

Uykunun kucağına bıraktığında kendini Siyah bir perde çekilir yüzündeki semaya Gömülür karanlığa yıldızlar, kapadığında gözlerini Zamanın boyunduruğu altında göğsümde kabarır hasretin Çaresiz biat ederim Duvarıma atılan çentiklerim olur yüzündeki çizgilerin Sen uyursun, ben izlerim… Sayar dururum gözlerini gözlerimden ayıran dakikaları Her biri bir hayat çalar ömrümüzden Zaman en çok da bize ihanet etmiş gibi Akrebe düşmanım, belki de tam da bu yüzden Yenilirdim öfkeme ve inan çok da üşüyebilirdim Düşmeseydi gölgesi ılık nefesinin, çıplak omzuma Bir çiçek gibi büyür masumiyet, kirpiklerinin arasında Benimse toprağıma sabır ekilir Sen uyursun, ben beklerim… Yükselip alçalan göğüs kafesin Gönül sularımdaki en büyük med cezir Seni bana, beni sana taşır Sevda dediğin bir bakarsın kanatlanıverir Rengârenk bir kuş olup konar rüyana Umut dolu, aydınlık bir düşün içinde Sonsuzluğa uzanan bir masal anlatır Dayanamayıp fısıldadıklarım, kulağına Kimsecikler anlamasa da inceden inceye duyarsın bilirim Sen uyursun, ben seni severim Nasıl özlemektir bu, uykudayken bile hasretindeyim Uyuyup uyandığında yeniden görmek için gözlerindeki yıldızları, bil ki nöbetteyim Sen uyursun, ben… Üç noktayla biten bir şiirin son kelimesiyim SEN…