Lavinya Dergisi

YARA BANDI
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Nicedir ruhunun ufka dalışı sızlatmıştı her bir yarasını. O yaralar ki, irili ufaklı canını yakan ama yıldırmayan. Ve buğulu gözlerini zamansız kapattırmayan. Bazen çayıra, bazen uzaktaki bayıra baktıran. Dili olsa anlatsa retina, konuşabilse göz kapakları. Yine geçse hafızasının her bir karesinden film şeridi! Sahi ne iyi gelirdi o yaralara; bir tutam elma sirkesi derdi ninesi, şifadır. Kimine göre kısa, kimine göre uzun film şeridinden gelen o ince sesiyle. Bağlasa bir tutam çaputla. Ya da merhem sürse, hani naneli olan mavi kutulu, eli kesildiğinde kullandığı. Yara bandı da bir seçenek oysa. Sarsa, sarmalasa... Bilmiyordu ki, yarayı sadece açan mı bantlasa? Ya o da yapıştıramazsa? Sağa dönse sonra sola, bir defa daha ufka baksa. Yine çayıra, uzaktaki bayıra. Belki bu defa aynaya, derindeki o sızıya. Yok yok, yine kendi yarasını kendisi dağlasa. Kendisiyle de barışsa! Eline bantları alsa. Hangi birini kapatsa? Bu defa nerden başlasa? Hayal kırıklıkları o kadar da büyük olmasa. Ya yitenleri, ah o gidenleri! Yarı yolda kalmışlıkları, en çok batanı dik duramayışları. Sevmediği sabırsızlıkları, kandırılmışlıkları. Yalan aşkları, özlemle yanan bağrı... Daha, daha… Yangınları... Saysa, saysa. Sarsa, sarmalasa. Bilse, bulsa. Artık acımasa. Yara bandı konuş sen söyle bari senden kaç paket alsa?