Lavinya Dergisi

AN YOLCULUĞU
Gülşah DEMİRCİ

“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”

İncecik hayat çizgisi üzerinde yürümeye çalışan bir cambaz gibi, Doğumuyla başlar hikâyesi… Aldığı ilk nefesle imzalar ölüm sözleşmesini, Terazisiz her an düşeceğim korkusu sarsa da Ne gariptir ki, insan ölmek için yaşar! Yaratıcının en büyük şakasıdır bu Ve yaşadıkça, altındaki ince espriyi anlar! Suretinde beliren çizgilere damgalanmıştır kaderi Bebeği hiç büyümeyen göz kenarlarında… Daha ilk anda ıslanan yanaklarında… Ve biraz da hayata sıkı sıkıya tutunduğu avuçlarında… Bazen az da uz da gidemiyor insan o çizgide, Yollar sadece dere tepe olmuyor önünde… Emeklemeden yürüyemiyor… Zaman koşup gidiyor da Kendi bir arpa boyu yol alamıyor Ama yine ne gariptir ki çizgiler hatırlatıyor bu yolculuğu Aynadaki o yorgun yansımasını arşınlarken bulduğu Ben, sen, o… Hepimiz bir ipte oynamaya çalışan cambazlarız Kesif bir karanlık çöktüğünde üzerimize Gördüğümüzü sandığımız geçmişin gölgesidir Şimdiye açmazsak gözlerimizi Zaman dehlizinde kaybolup yok olacağız An’a uyansın gözlerimiz Böyle anlam bulur o meşhur hikâyemiz Zaten tükenmez bir kalemin ucundan dökülen Kan kırmızı çizgide değil miyiz? Ve bir gün yine o çizgiden, Ölümün rahmine düşeceğiz… Ölümden sonraysa Kahkahalar arasında Yaşama düş’eceğiz… Yapılan ilahi şakaya belli ki Hep birlikte güleceğiz!