Lavinya Dergisi

KUĞUNUN MATEMİ
Gülşah DEMİRCİ

“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”

Yeni ayın gölgesindeyim, herkesten öte, kendimden içeri… Anlatacaklarını dinlemek istedim bu gece bir deniz kabuğunun… Yaktığım mumun titrek ışığında yasladım başımı sinesine, sustum. Uzak denizlerden, ırak göllerden bu geceye yakışır bir masal anlatacağını söyledi bana. İçimde yatan huzursuzluğu hissetmiş gibi… Usul usul kanayan derin bir yaramı sezmiş gibi… Saniyelere yayılan bir iç çekişin ardından kulağıma ulaştı o nahif sesi dalga dalga… Bir hikâye vurdu kıyılarıma, kapkara… Simsiyah bir gölde yaşayan yalnızlığa terk edilmiş bir kuğunun hikâyesiydi bu. Bembeyaz bir kuğunun yaşadığı simsiyah sular… Nasıl da tezattı birbirine… Hatırlamak gerekiyordu işte, zıtlıklardan meydana gelen varoluşu ve iki ucun tuhaf ama dengeli uyumunu. Bu sefer sadece dilimi değil, o çok konuşmaya müsait zihnimi de susturdum, daha bir dikkatle dinlemeye koyuldum anlatacaklarını avuç içi kadar olan deniz kabuğunun. “Kalbinin dili sükûttur yas tutan bir kuğunun Ve anlamı çoktur gözlerinde asılı duran buğunun Zifiri bir gözyaşının içerisinde Büyütür yokluğu, besler yoksunluğu O yüzden siyaha döndüğünde Bir zamanların mavi-yeşil suları Kapkara bir ağıt başlar gölde Sevdaya dair… Kuğunun yüreğindeki yasa mütedair… Çok sevdiği eşini kaybettiğinde Zarif beyazlığının altında Simsiyah bir acı durur Ve bunu yanılmaya müsait bir göz değil, Ancak sadık bir kalp okur!” Başımı yasladığım sinesinden kendimi çekince sustu deniz kabuğu… Ve muhtemelen sessizce yüzmeye devam etti siyah göldeki o beyaz kuğu… Her zamanki gibi asil, her daim zarif… Yazgısı ise çarpık bir elde münharif… Sessizliğimi çoğaltan dakikaların arasından sıyrılarak dilimin döndüğünce tekrar ettim… Kendi kendime nefesimi boş duvarlara üfürdüm ve o minik kabuğun bana usulca anlattığı hikâyeyi yüreğinin yazgısını sevgiyle yazmayı beceremeyen çarpık eller için tekrar sese büründürdüm: “Kalbinin dili sükûttur yas tutan bir kuğunun Ve anlamı çoktur gözlerinde asılı duran buğunun… ” Sevda yazarken elin titriyorsa şayet, bembeyaz bir kuğuyu simsiyah bir göle mahkûm edersin! Kuğunun matemi, ömrü olur. Mutlu bitmez hikâye. Etme!