Lavinya Dergisi
SEVMEK ZAMANIDolunayın camdan içeriye dolup ışığıyla kalemi gölgelendirdiği bir gece. Kağıdın üzerine düşen cılız ışık mürekkebi yedikçe canlılık kazanıyor. Yazdıkça doyuyor kelimeye kağıt. Her harfin kıvrımı tıpkı insanlara olan eğilimimiz gibi ne tarafa kolay gelirse o tarafa kıvrılıyor. Adeta anlamlandırıyor, mana beliriyor ve ilham oluyor gizlice. Yazmamaya direnmek imkansızlaşıyor. Bir sonraki notada ne çalacağını bilmediğimiz bir caz müziği gibi bir sonraki cümlede ne yazacağımı bilmeden yazmak beni heyecanlandırıyor. Birilerinin kalbini avuçlarımın arasına alıp ona dokunmak, hiç beklemediği bir anısıyla onu yüz yüze getirebilecek olmak, belki de beni hiç tanımayan biriyle aynı cümlede tebessüm edecek olmak beni bu heyecana sürükleyen. Gülünce oluşan çizgilere anlamlar yüklemek, göz kenarlarındaki kaz ayaklarına yılların derdini pay etmek belki de, kızdığında kaşlarının üzerinde günlerin derdini biriktirmek… İnsan gerçekten sevgi duyduğunda açığa çıkarabiliyor hislerini. Gerçekten kalpten hissetmediğinde akışına bırakıyor. Hayatın onu sürüklediği yöne uzanıyor çaresizce. Yazar da öyle demiyor mu nihayetinde “sevmek aktifliktir; bir şeyin içinde olmaktır, bir şeye kapılmak değil.” Belki de bu yüzdendir kaybettiklerimize dahi sevgimizin bitmeyişi. Belki de bu yüzdendir mesafelere rağmen sabırla bekleyişlerimiz, bu yüzdendir olmayacak sevdalara bile karşılık bekleyip sevgimize dahil etmek isteyişlerimiz. Sevdiğimizdendir… İnsan birini yahut bir şeyi sevdiğine kendi hür iradesiyle mi karar verir? Son sürat giden bir arabadan kollarını sarkıtıp rüzgarı avuçlamaya çalışan küçük haşarı bir çocuğum şu günlerde. Hapsedemeyeceğimi bile bile… Bulutun güneşi gölgelediği ala sıcak günlerin asfalta düşecek olan bir yağmur damlasının hasretine susamışlık var hepimizde. Eksik, muhtaç, biçare…Bu sıcak günlerin hatırına yağmur duasına çıkmış bir avuç insan da, benim kalbimde. Birbirinden habersiz aynı yolda, aynı amaca baş koymuş bir avuç insan. Alışık olmadığımız sevmek şarkıları söylüyor şimdilerde kalbimiz. İçimizdeki taşları kıpırdatıp yerine yenilerini örüyor. Sevinçlerimizi de acılarımızı da biriktirecek birilerinin hayatımıza dahil olabilme ihtimali bizim sevmeye olan inancımızı yeniliyor her geçen gün, hesapsızca sevmeye itiyor. Kim bilir, yaşanılan onca zorluğa, katlanılan onca insana inat, pandeminin orta yerinde, işte tam da şimdi “sevmek zamanıdır”. Birini, bir şeyi yahut kendini… Kim bilir.