Lavinya Dergisi

HASRET
Mehmet BOYACI

Kimseye sorma kimse bilmez bende ki seni, Yalnız sen okursun gözlerim de kendini..

Yürek burukluklarıyla geçiyor ömrümüz. Gözümüzde yaş bekliyor hep; yanağımızdan süzülüp, dudağımıza değip yere düşmek için. Bir parça özlem kokan, içinde bir yudum hasret barındıran şarkılar, şiirler bizi alıp uzaklara götürüyor... Gelemediğimiz uzaklara... Getiremediğimiz uzaklara... Gidip de kalamadığımız uzaklara... Dönüş yolunda nice acılar çektiğimiz uzaklara... Zihnimizde yenemediğimiz şeyler mi var? Kalbimize, aklımızın söz geçirmeye gücü mü yetmiyor? Kendimizi düşünmekten alıkoyamadığımız, belki de düşünmeye hayran olduklarımız var. Yoruyor belki de, göğsünün sol tarafını takatsiz bırakıyor bazen de. Ulaşamamanın, kavuşamamanın hüznü gözlerimizden eksik olmuyor hiçbir zaman. Sözlerin kifayetsiz kaldığı, gözlerin tercüman olduğu anlar yüreğimize işliyor. Sevgiyi, mutluluğu, hüznü, hayal kırıklıklarını gücümüze giden ne varsa dolduruyoruz yüreğimize. Kalbimizle baktıklarımızı, kalbimizin üzerine bastıramamanın mutsuzluğu ağır geliyor bazen gözlerimize. Teselli sözlerini lügatten çıkarıp atası geliyor insanın. Hasretin ve özlemin çaresi vuslattan başka bir şey olmadığını, eliyle kalbini yoklayınca anlıyor insan. Bütün zorlukları bir saniye göz göze gelmekle aşacağını, gözleri gözlerinden ayrılırsa bir adım bile atamayacağını, hayali olmadan bir gece bile yatamayacağını gözleriyle anlatır insan. Harfsiz ve kelimesiz nasıl konuşulur demeyin! Sevdalıların susması şiir, ağlaması roman olur.