Lavinya Dergisi
ALTIN KAFES“Gel” diyorsun, “Sana harika bir kafes sunuyorum, altından bir kafes. Gel ve bu altın kafeste yaşa. Burası tekdüze ama güvenli ve rahat. Konfor alanından çıkmamış olacaksın. Bileceksin seni ve bizi nelerin beklediğini. Bilinmeyenden ve belirsizlikten korumuş olacaksın kendini.” Evet, haklısın bilinmeyen ve belirsizlik ikilisi hep korkutur insanları. Ve insanların çoğu da mutsuzluğu göze alarak bildikleri rahat hayatı seçer. Eğer ben de bu şekilde bir tercihte bulunacak olursam kendimden vazgeçmeyi ve kendime olan saygımı yitirmeyi göze alacağım. Kendimi ailem için feda etmenin rahatlığıyla koyacağım başımı yastığa. Kendimi avutacağım bu düşünceyle. Kandırmaya çalışacağım gerçek beni. Ne kadar güzel ve ne parlak bir kafes diye rahatlatmaya çalışacağım kendimi. Bu kafeste de neşeyle ve özgürce şakıyabileceğimi düşüneceğim. İstediğim zaman kanat çırpıp bu kafesten çıkabileceğim diye hayal edeceğim. Fakat bütün bu kandırmacanın içinde biliyor olacağım acı gerçeği. Kafes ister altından ister demirden olsun, bir kafesin içinde ne olunabilecekse ben o olacağım, daha fazlası değil. Bir tutsak, kendim olmama izin verilmeyen biri olup çıkacağım. Özgürce kanat çırpamadıktan sonra o kanatlar ne işe yarar ki? Kendimi gerçekleştiremediğim ve dilediğimce var olamadığım bir yerde niye bulunmalıyım? Bu soruların cevabı beni özgürlüğe taşıyacak ve bana sunduğun kafes boş kalacak.