Lavinya Dergisi

GECE KELEBEĞİ VE ÇİÇEK
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

'İşte yine sabah oldu; geldi veda zamanı.' dedi, gece kelebeği. Çiçek cevap verdi: 'Henüz balözüm bitmedi. Kalsan sohbet ederdik göz kamaştıran pullarınla, kanatlarınla, işte bu sessiz alacakaranlıkta…' Düşündü kelebek; Açtı topuzlu antenlerini, güzel bir teklifti çiçeğin sözleri, Biraz daha balözü deyince açıldı uykulu gözleri. Ağır attı adımlarını ve döndü çiçeğe yüzünü: 'Çok az zamanım var ama söyle sözünü' Çiçek şaşkın bakışlarla boynunu kalırdı başladı söze: 'Zaman mı? Zamandan bol ne var şu yeryüzünde?' Gece kelebeği, çiçeğin zaman konusunda ne kadar da yanıldığını düşündü. Sonra vazgeçti cevap vermekten, bahsi geçen zaman kalmamıştı çünkü. Yuvasına dönmeli, istirahat etmeli. Bir sonraki günün siyaha bürünmüş anını beklemeli. Oysa çiçek ısrarla devam etti söze: 'Birazdan gün doğar, sonra güneş gelir, gündüz kelebekleri uçuşur, arılar, kuşlar, sonra akşam olur, geceye dönüşür maviler ve si...” Gece kelebeği dayanamadı, çiçeğin bu bilge tavrına; kesti sözünü. 'Senin ömrün uzundur belki, gündüzü de bilirsin, geceyi de, Dertte etmezsin zamanı benim gibi, Lakin kısadır benimki, aldığım her nefes kıymetli, her vaktim görevli. Şu karanlık, uzaktan gelen şelale sesi, cırcır böcekleri, gündüz gözüyle göremediğim yediverenleri, toprağı, baharı, yazı…” Çiçek boynunu biraz daha kaldırdı. Sözünün kesilmesinden hiç hoşlanmadı. 'Zaman dersin de gece kelebeği, bilirim senin de ömrün bir günlük değildir sanıldığı gibi.' Çiçek, kelebeğin bu telaşını anlamamıştı. 'Doğru bir gün değildir ama kısadır benim ömrüm ama seninki benden daha kısadır belki.' Cümlesini kurdu gece kelebeği, uçmak için hazırlanmıştı. 'Saçma' dedi çiçek ve devam etti: 'Çiçeğim ben, bu el değmemiş ormanda yaşarım, yemim de var, suyum da; hem çok sağlamdır köklerim de. Türlerim nice nice yıllar yaşamıştır.' cümlelerini kurarken tamdı kendine güveni. Kanat çırpmaya başladı gece kelebeği, son bir defa arkasına baktı ve sarf etti tiz sesiyle bilgelerden duyduğu şu sözleri: 'Sel vardır bilir misin? Köklerini götürür. Yel vardır bilir misin? Toprağından söktürür. Kuraklık vardır bilir misin? Bir damla suyu aratır. Kıran vardır bilir misin? Bir damla yeme muhtaç kaldırır. Sonra İnsanoğlu vardır bilir misin? Bugün el değmeyen bu ormana girer, yerinden yurdundan ettirir. Yani demem o ki çiçek; sen zamanı bol kepçe sanma, köküne, yemine, suyuna, türüne ve ömrüne de aldanma. Bugünü yaşa! Haydi, kal sağlıcakla…'