Lavinya Dergisi
LABİRENT“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”
Özenle yazıp çizdiğim, olmadı deyip buruşturduğun bir kâğıt gibi… Hafızamın çöp kutusunda geri dönüşümsüz bir sürü hikâyenin arasına Kolay mıdır tutup sürüklemek bizi? Direnen bir ben miyim sahi? Bu hikâyeyi geri dönüşüme atsak kaç aşk daha çıkar? Kıyım kıyım kıysak daha kaç yüreğe sığar? Kalem taşıyamıyor artık, kâğıt almıyor… Bir labirent bu… Geleceğin geçmişe çıktığı, geniş zamanların daraldığı… Acı geçmiş buradan bir iz gibi, sürmüş cümlelerimi Hiçlik duruyor köşede Soğuyan sevgilerin sıcacık külleri az ötede… Karanlık bastırıyor, bir ses ver bana, bir nefes! Bir harf, bir kelime, hiç bitmeyecek bir cümle… Çürüyor bir zamanlar tutunduğum ne varsa Su olmuşum, toprak olmuşum köksüz bir çiçeğe Kokusu taşınıyor uzaklara… Sessizlik kesiyor şimdi parmaklarımı Akreple yelkovanın kolları uzanıyor da okşuyor başımı Avuçlarım yalnız… Dudaklarım kuru… Ağırlaşıyor dünya… Mürekkebin kâbusuymuş gördüğüm rüya… Kaybolan zamirden biriyim artık Eyleme geçememiş fiillerim ceplerimde Gömlek değiştirir gibi Üstüme yığılmış sıfatlar… Düğmeleri yanlış ilikli… Bir kalbin dört odasında hapsolmuşken Tüm sıfatları çıkarıyorum üzerimden Soyunuyorum usulca… Ve bilmek yine de çok ağır geliyor Labirentin sonu açılıyor Başka yollara, başka kollara… Olmadı deyip buruşturduğun bir kâğıt gibi… Fırlatıp atacaksın Öğrendim ki Bu labirentten böyle çıkacaksın…