Lavinya Dergisi
GÖNLÜM ÜŞÜYORGönlüm üşüyor bu aralar. Kalbim buz tutmuş, kaya kadar sert ve soğuk. Soğuğa vermiş kendini, hissiz duygusuz bir şekilde bekliyor. Sıcacık eller, sarılmaya hazır ve nazır bir kucak, hadi gel sarıl diyen sıcacık bakışlar bekliyor. Buz tutmuş yüreğin içinde hala minicik küçücük de olsa bir kor yanıyor. Zaten bu kalbi de bu minik kor canlı tutuyor. Fırsatını bulduğu anda harlı bir ateşe dönüşüp normaline dönecek. Hala beklemekte ama umudu var birinin gelip içindeki o minik koru harlayacağına. Şöminenin önünde gönlünü ısıtacak biriyle oturduklarını canlandırıyor gözünde. Hayaller ne kadar da sıcak ne kadar da canlı… BOŞLUK İçimde bir burukluk, bir boşluk, bir kırgınlık. Bir kuyruklu yıldızın bir gezegenin yanından geçip milyonlarca kilometre uzağa gittiği gibi uzaklaştığımı hissediyorum eski hayatımdan. Sanki sevdiğim dostlarımdan, iş arkadaşlarımdan, vatanımdan, mesleğimden uzaklaştıkça uzaklaşıyorum. Ve evrenin hiç bilmediğim ve hiç keşfetmediğim bir köşesine gidiyorum karşıma ne çıkacağını bilmeden. Evrenin sonsuz olduğunu ve giderek genişlediğini de göz önünde bulundurursak hala uzaklaşacağım ciddi bir mesafe var gibi görünüyor. Ve ben uzaklaştıkça içimdeki boşluk büyüyor. O boşluk özlem ve burukluk ile doluyor. Sanki uzaklaştığım şeylere bir daha hiç kavuşamayacakmışım gibi... Bu duygu bana kendimi çok kötü ve çaresiz hissettiriyor Gravity filminde uzayda hiçbir yere tutunmadan sürüklenen astronot kadın gibi... Belki de iyi olur her şey bir gün. Kim bilir? Zaman verecek bize bütün cevapları.